28 Ocak 2010 Perşembe

BEŞİKTAŞ BUDUR

http://tersmanyel.blogspot.com 'dan alınmıştır.

Haftasonunun anlamıdır Beşiktaş ...
Futbolu sevdiğimi söylüyorum ya ben ...
Yalan !
Beşiktaş bir futbol takımı olduğu için seviyorum sanırım ...
Avrupa'da şunu tutuyorum Türkiye'de bunu demedim hiç ...
Dünyada , her an her yerde ...
Her zaman daima sonsuza kadar Beşiktaş !
Liverpool maçında tribündeydim .
Torunlarıma bile anlatacak hikayelerim var benim ...
O gün öyle bir maça şahit oldum ki ...
Anca 9-0 örtebilirdi onu , 8-0 yetmedi !
Ki Beşiktaşlıysak alışığız bu tür acı , keder ve hüzüne .
Şifo Mehmet'e 3-3'lük maç sonunda dert yanan ...
Çocuğuma şimdi ne derim ben diyen babanın feryadıdır ...
Beşiktaş'ı tutmak ...
3 sene üstüste şampiyon olurken ....
Dördüncüsünü gözyaşıyla kaçırmaktır siyah beyaz aşk .
5 dakikada Beşiktaş manşetinin gerçekleşmesidir ...
Sahasında bu kadar kolay 5 kırmızı kart gören tek büyüktür ...
Büyük hüzüne bulanmaktır ...
Beşiktaş ...
Hakemlerden en çok çeken , federasyon ile ters düşen ...
Medyada köşesi olmayan ...
Ezik kelimesi asla kabul edilemez , mütevazidir Beşiktaş ...
Saftır , temizdir , bir adım geridedir ...
Ağır başlı , efendi ve duruş sahibidir Beşiktaş ...
Tarihinde ne Carlos'u vardır ne de Dos Santos'u ...
Ama Necip gol atsın diye bekleyen on binlerce umudu vardır ...
Avrupa'da başarısı yoktur , ülke tarihinin en iyisi hiç bir zaman olmamıştır ...
Gol kralı çıkaramaz , efsane milli takım oyuncusu olamaz ...
Federasyon başkanı , gazete patronu veya köşe başı adamları ...
Denk gelmez Beşiktaş'a ...
Gelse de bilmeyiz , bildirmezler ...
Beşiktaşlılık biraz da böyle birşeydir ...
Çokça adalet inadına hakkaniyet ...
En çok kimin taraftarı var anketlerinde tarafsızdır ...
Belki 10 milyon taş çatlasa 15 milyondur ...
Zaten nerede çokluk orada bokluktur
Ve en çok sinek nerede olur ?
Mahallede , okulda , kursta ...
Askerde , işyerinde ve çevrede ...
Az vardır , öz vardır belki de parmakla sayılır ...
Başarı değildir Beşiktaş'ın karşılığı ...
Popülerlik ise yanına yaklaşamaz ...
Farklı olmaksa olay ; farktır Beşiktaş ...
Dünyanın en büyük derbisi nedir bilmez ...
En büyük rakibimiz Beşiktaş diyen bir camia bilinmez ...
Düşmanca duygular beslemez ...
Karşısındakinin kafası yarıldı diye sevinmez ...
Nefret tohumları ekmez , biçmez , üretmez ...
Beceremez Beşiktaş lobiyi ...
Sağlam bir düzenle futbolu parmağında oynatmayı ...
Oysa güçlü olduğunda siyahları da yener ...
Beyaz olur , kupa olur , sevinir , sevindirir ...
Karşılığı ise diğerlerince ; hep biz mi olacağızdır ?
Biz iyi değildik o yüzden siz oldunuzdur ...
Bir kere de siz olunuzdur ...
Ses çıkarmaz Beşiktaş ...
Tarihi bunu gerektirir ...
Değeri bilinmeyen , kaybedilince anlanan ...
Süleyman Seba'dır Beşiktaş ...
Böyle görmüştür , böyle sürdürür ...
Kazandığı kupayı kutlamaz Beşiktaş , rakibi aynı uçaktadır ...
Saygının tam karşılığı Beşiktaş ...
İkinci takımıdır herkesin Beşiktaş ...
En güzel semtlerdeki en lüks restaurantlardan biri değildir ...
Esnaf lokantasıdır Beşiktaş ...
Kasketli amcaların konfeti torbasıyla vapurda maçı beklemesidir ...
Beşiktaş ...
Şömine karşısında içilen viski değil ,
Akşam Sirkeci'den Kadıköy'e işten dönerken gazete kağıdına sarılmış ...
Hafif ısınmış biradır Beşiktaş ...
Çalışkandır , inektir ve gözlüklüdür Beşiktaş ...
Asla futbol takımının kaptanıyla çıkamaz ...
Yıl sonu balosunda illa ki bir sivilceli bulur Beşiktaş ...
Oğluna bisiklet alan bir babanın heyecanıyla anlatılır
Tekel 2000 sigarasıdır Beşiktaş ...
Muhalif , duyarlı ve olgundur ...
Lehine hata yapanı dahi affetmez ...
Bazen eyyamcı der bazen de yeter demeyi bilir Beşiktaş ...
Kahırdır Beşiktaş ...
2 kupayı alır ama itibarı 2 kupalık kadar kalır ...
İşte bu kahırdır ...
Siyahtır Beşiktaş ...
Geçmişi siyah geleceği belki de beyaz ...
Umuda kurşun atanlara inat umuda kurşun işlemeyeceğine inanır ...
Beşiktaş ...
Benzemeye çalıştıkça diğerlerine ...
Diğerlerinden beter olur Beşiktaş ...
Özkaynaktır , Rıza Çalımbay'dır Beşiktaş ...
İki ekmek bir sütün nasıl kazanıldığını bilir ...
Bildiği için de susar ...
Susmak anlamlıdır ve anlamlıdır Beşiktaş ...
Beleştepedir Beşiktaş ...
Boğazı seyreder , manzaraya hükmeder ...
Ancak o manzaraya dahil değildir Beşiktaş ...
Dünyanın en güzel mekanına sahiptir
Ama ona dilediği ismi veremez Beşiktaş ...
Semt takımıdır Beşiktaş ...
Köyiçidir , esnafı siyah beyaz , bayraktır ...
Kambur'un Bahçesinde , Canım Ciğerim'de bir küçük rakıdır ...
Üç kişinin bir araya gelmesiyle Kazan'da tezahürattır ...
Yaratıcıdır Beşiktaş ... Yaradandan ötürü ...
Yallah cinler yallahtır ...
Ama cinlere kış kış fayda etmez ...
En uğursuzu gelir bulur , o ağaçlı yolla birlikte ...
Azaptır Beşiktaş ...
Şairler Parkıdır , Maçka Parkı'dır , Barbaros Bulvarı'dır ...
Beşiktaş ...
Herkes öğlen ordadır ...
Akşamsa yalnızlık kaçınılmazdır ...
Yalnızdır Beşiktaş ...
Bazen ağlayan küçük bir çocuk olur , sarılmak istersin ...
Şefkatin gelmiştir dayanamazsın ...
O üzülsün istemezsin , elinden gelen ...
Sildiğin gözyaşlarındır ...
Gözyaşıdır Beşiktaş ...
1987 yılında evinde ...
1993 yılında İnönü'de ...
2004 yılında her yerde ...
Zaman geçer Beşiktaş'tan geçemezsin istesen de ...
Terketmez sevdası seni ...
En sadık dostun kara toprak mıdır , sanmam ...
Akı ile karasıdır Türk bayrağı armalı formam ...
Şarkıdır Beşiktaş ...
Ömür boyu sürecek , dudaklarını anlamlı kılan ...
Ruhun bedenden ayrılmadan önceki vazgeçilmesi ...
Kalplerin vazgeçilmez güneşi ...
Beşiktaş ...
Zencidir Beşiktaş ...
Derisi siyahtır , sevgisi beyaz ...
Farklı olana hoşgörü kendinden ötürü ...
Ezilmenin verdiği agresiflik ile bağrına basmanın isyanıdır ...
Beşiktaş ...
Ferdinand'dır , Madida'dır , Amokachi'dir , Pascal'dır ...
Formadan akan terdir Beşiktaş ...
O teri göremezse derttir Beşiktaş ...
Küfürdür Beşiktaş ...
Hayatın tam ortasına okkalı bir şekilde savrulur ...
Çok da yakışır hani o küfür ...
En sevilmeyen tezahüratında bile ...
Beşiktaşlı olmayanlarla alakası yoktur ...
Gerçek vurgu Beşiktaşlı olunmazdadır ...
Olunası birşey değildir , sonradan seçilmez ...
Fıtrat öyle gerektirir , babadan oğula sevgiyle geçirilir ...
Beşiktaş ... Beşiktaş dedikçe daha çok Beşiktaş dedirtir ...
Ne kelimeler yetebilir ne de anlamı anlaşılabilir ...
Eksik gediktir üstüne yazılanlar ...
Bir fazlasını ertesi gün karşımıza çıkarır ...
İster Antalya ile oynasın ister Bursa ile ...
Önemli olan Beşiktaş'tır , diğerinin önemi Beşiktaş ile ...
Aynı cümle içinde geçmesinden öte değildir ...
Konuştukça konuşasın , bağlandıkça bağlanasın gelir ...
Tüm bunlara rağmen Beşiktaş hep eksiktir ...
Tam değildir herkesteki Beşiktaş ...
Herkesin Beşiktaş'ı farklıdır ...
Kimi küser gelmez ona , kimi televizyon başında ...
Kongre üyesi , eski açık köşesi ...
Boynunda atkısı , elinde bayrağı ...
Zengini , fakiri , formalısı , formasızı ...
Eskiye özlem duyanı , yeniye istek duyanı ...
Her biri ayrıdır ama hepsinin toplamı Beşiktaş'tır ...
Candır , canandır , nefes alamanın dayanılmaz ağırlıdır ...

O Beşiktaş'tır ... Başka söze gerek mi vardır ?

27 Ocak 2010 Çarşamba

DEMİRÖREN'E BORÇ BÖYLE ÖDENİR

Aşağıdaki transferler Yıldırım Demirören tarafından,onun onayıyla yapıldı.Pazartesi günü "eski" başkana parasını ödüyoruz.
Tabata : 8 milyon euro
Nihat : 4 milyon euro
Zapotocny : 4 milyon euro
Delgado : 5 milyon euro
İsmail Köybaşı : 5,5 milyon euro
TOPLAM : 26,5 milyon euro
Bu futbolcuların tamamı şu anda sözleşmeli oyuncularımız. Pazartesi günü bu futbolcuların bonservislerini başkana veriyoruz ve borcu sıfırlıyoruz.Kendisi kiralar mı satar mı,onun bileceği iş. Haydi Beşiktaş , kurtul ayak bağlarından...

İBRAHİM ALTINSAY'A KULAK VERELİM

Karar zamanı
Siyaset hakikatler ve olgular üzerinden yapılır. Muktedirler ise çoğu kez hakikatlere ve olgulara doğrudan karşı çıkmazlar. Kavramların içini boşaltarak yaparlar bunu. Beşiktaş Genel Kurulu’na dört gün kaldı. Tepetaklak olmuş kavramları konuşmanın tam zamanı. Aslında öteki kulüplerde ve memlekette durum pek farklı değil.

KURUMSALLAŞMA: Seçim zamanlarının en sihirli lâfı... Bazıları buna şirketleşmeyi de ekliyor. İster şirket, ister kamu yararına dernek olsun, spor kulüpleri toplumsal fayda üreten birer kurum... Böyleysen her şeyden önce kişilerin iradelerinden bağımsız kurallara göre çalışacaksın. Gelirin, giderin belli olacak. Birbirini karşılayacak. Gelirini saçmayacak, büyüteceksin. Ödeyebileceğin kadar borçlanacaksın. Bir dediğin öteki söylediğini tutacak.
“Paralı adam lazım”, “İstediğim gibi para veririm, istediğim gibi alırım” dersen orada kurumsallaşmadan değil, olsa olsa ‘kumarlaşmadan’ söz edilir. Hem de parayı saçanın hiç kaybetmediği, kulübün hep kaybettiği bir kumardan.
Beşiktaş Başkanı, “Mali açıdan Liverpool’u, Real Madrid’i geçtik” diyebiliyor. Kötü misal örnek alınmaz ama var mı o kulüplerde bile 5.5 yıl içinde borçları 10 katına çıkarmak, var mı şahıslara borçlanmak, “Paramı alır giderim” diye tehdit sallamak? Var mı kulübün kaynaklarını üç kuruş için çarçur etmek, kulübün gelecekteki gelirlerini yüksek faizle kırdırmak? Var mı 10’a aldığınız futbolcuyu bedava yollamak ama bonservisini gelecek yönetime ödetmek?
Daha önemlisi kurumsallaşmış yerde neyin yapılacağı bellidir, neyin yapılmayacağı da. Önce iktidarda olanlar kendilerini kurallarla sınırlar. Orada güven olur. Her şey, ikide bir ağız değiştiren bir başkanın iki dudağı arasında olmaz. Sana olan güveni kaybedersen sonunda herkesi düşman görürsün, top oynamaktan bile korkar olursun.
Kurumsallaşmış bir kulüp “Aman Kongre öncesi olası puan kaybından yırttık” diye, geçen cumartesi İnönü’yü öyle yalandan temizler gibi yapar mıydı?

PROFESYONELLEŞME: Sihirli kavramlardan biri de bu. Sanki Marslılar gibi, uzayın derinliklerinden profesyoneller gelecek ve sorunları ışınlı değnekleriyle bir anda çözecek! Kulüpler profesyonellerin yetişmesine izin vermiyorsa, onlara çalışma hakkı tanımıyorsa nasıl ortaya çıkacak profesyoneller?
Kulüplerde profesyoneller zaten var. İşte teknik direktörler ve futbolcular... Bakın onlara nasıl davranıyorsunuz. Sözleşmesini bile okumadan yoluna kırmızı halı serdiğiniz adamları ilk yenilgide yolluyor, çuvalla tazminat ödüyorsunuz. Havalimanında omuzlarda getirttiğiniz futbolcuları yarım sezon sonra yollamak için cambazlıklar yapıyorsunuz. Bonservisine 7 milyon avro saydığınız Delgado’ya çürük raporu almaya çalışıyorsunuz. Başka kulübe gitmeyen futbolcuya baskı yapıyorsunuz. Futbolculara “Alacağım yoktur” yazıları imzalatıyorsunuz.
Çalışanınıza köle muamelesi yaptığınız yerde profesyonellikten söz edilir mi? “Daha iyiyiz” denilen yabancı kulüplerde, futbolcu ücretleri üç ay gecikmeli ödensin bakalım, nasıl kulüp kayyuma teslim ediliyor, 10 puanı siliniyor.

ALTYAPI: Bu kadar altı üstüne getirilmiş başka kavram var mı acaba? Her sene 10-15 futbolcu getirir, bir o kadar da yollamaya çalışırsanız altyapıya neden ihtiyacınız olsun ki! Arada bir göstermelik bir altyapı futbolcusu oynatacaksınız da millet buna inanacak mı? Kadroda 6+2 yabancı bulundurduğunuz bir sistemde genç futbolcuyu nereden bulacak, nasıl yetiştireceksiniz, nerede oynatacaksınız?
Futbolu, transfer oyunu, daha doğrusu oyuncağı haline getirdiniz. Transfer yaparak günü kurtaracağınızı sanıyorsunuz. Borçlar bu hesapsızlığın sonucu. Beşiktaş yönetimi parmak hesabını bile şaşırıp yabancı sayısını 9’a çıkardı. Şimdi kimi yollayacağız diye kara kara düşünüyorlar. Tabata’yı yollamaya cesaret edemeyince kabağı, geçen yıl iki kupada büyük katkısı olan Tello’nun başına patlatacaklar gibi.

STAT: Kuru büyüklüklerle övünen, daha doğrusu avunan bir toplum olduk ya, sıkıştığınızda patlatın “Yeni ve modern stat” vaadini... Alelacele çizilmiş resimleri de proje diye etrafa dağıtın. O stadı hangi finansmanla yapacaksınız, nasıl işleteceksiniz, nasıl dolduracaksınız, belli değil. Büyük maçlar dışında İnönü Stadı’nın yarısı bile dolmuyor. Aklı başında taraftar yıllardır İnönü’ye gitmeye, gidince futbol tadıyla bir maç izlemeye hasret. VIP tribününe bile hatırla bedava adam alıyorsunuz ama Derbiler’de Açık Tribün bilet fiyatlarını on misline çıkartıp fırsatçılık yapıyorsunuz... (Öteki ‘Büyükler’ farklı mı? Modernliğiyle böbürlenilen Saraçoğlu’nun zemini utanılacak durumda. Maç günü trafik felaket... Devletin toplu konut kurumu, otoyolun kıyısında Galatasaray’a stat yapıyor. Ali Sami Yen’de 15 bin ortalamayı zor bulan yönetim 55 bin kişilik kapasiteyle övünüyor).
Stat denince beton, demir ve loca mı aklınıza geliyor sadece. Tamam, loca yapıp kulübün gelirlerini artırın ama stat dediğiniz yer sadece bir bina değil. Taraftarın kalbinin attığı, anılarının ürediği yer. Hayatının parçası... Beşiktaş’ın öncelikli meselesi yeni stat değil, taraftarının gönül rahatlığıyla maç izleyeceği, “Evim” diyeceği bir “Şeref Bey Stadı”.

TARAFTAR: Stattan geldik taraftara... VIP tribününde puro çiğneyenlerin desibel olarak gördükleri, yeri geldiğinde “en büyük taraftar” diye kuyrukçuluk yaptıkları, yeri geldiğinde bir mal gibi kalitesini yükseltmekten söz ettikleri, onunla da onsuz da olunmayan kitleye...
Beşiktaş gibi kulüpleri benzersiz yapan iki şey var; taraftarı ve tarihi... Madem ‘para her şey’ o zaman bastırın parayı yaratın bir Beşiktaş daha...
Taraftarın özgür iradesinden korkan yönetimler, kendine bağlı ‘profesyonel taraftar’ yaratarak tribünleri yönlendirmeye çalışıyor. Taviz üzerine taviz vererek ‘imtiyazlı bir kesim’ yaratıyor. İşine gelmeyince ya bilet fiyatlarını yükseltiyor, ya da taraftar arasında çatışmalar çıkartıyor. Olmuyor taraftarın üzerine adam saldırtıyor, pankartlarını yasaklıyor, özgürlüğüne gem vurmaya çalışıyor... “En büyük taraftar” sonunda “küfürbaz taraftar” oluveriyor.
Bütün bu tartışmalar arasında güme giden bir hakikat var: Taraftar kitlesinin iradesinin kulüp yönetimlerine demokratik biçimde yansıması hep engelleniyor.

***

Tribünde ve tribün dışında taraftar “Yeter” diyorsa Beşiktaş’ta ciddi bir yönetim krizi ve güven sorunu vardır artık. Yüksek üyelik giriş ücreti ve grup çıkarları yüzünden taraftarın iradesini tam yansıtamayan Genel Kurul, mevcut yönetim anlayışına bir üç yıl daha izin verirse yönetim krizi devam edecek, yukarıdaki konuları tartışmanın zemini bile ortadan kalkacak gibi gözüküyor. İşin vahimi Genel Kurul’un kendisi güven bunalımının parçası olacak.
Karar Genel Kurul üyelerinin...

19 Ocak 2010 Salı

MALİ DURUM ENKAZDAN HALLİCE

Son zamanlarda yaşanan Beşiktaş'ın borcu ne kadar tartışması kafa ve mide bulandırı bir durum haline geldi. Yönetime göre 180 milyon TL öolan borç , Aksu tarafına göre 350-400 milyon TL arasında. Bu konuda şu ana kadar en aydınlatıcı yazı bugün Vatan gazetesinde Ercan İnan tarfından yazıldı. Tamamen finansal bilanço verileri baz alınarak yapılan analiz iç karartıcı.Yazıyı bilginize sunuyorum ;

Beşiktaş borca batık şirket haline gelmiş
En son söylenmesi gerekeni öncelikle söyleyeyim ve ardından rakamları konuşturayım.Beşiktaş A.Ş. şayet bir holding, Sayın Yıldırım Demirören de bu holdingin CEO’su olsaydı hissedarlar bu finansal tablo karşısında kendisini çoktan kapının önüne koymuş ve hakkında da suç duyurusunda bulunmuştu.Beşiktaş’ta başkanlık yarışı kızıştıkça ‘Kulübün borcu 180 milyon TL mi yoksa diğer başkan adayı Murat Aksu’nun iddia ettiği gibi 400 milyon TL mi?’ tartışması çıktı.Hhalka açık bir şirket olan Beşiktaş’ın mali tablolarının bu kadar şaibeye açık olması aslında utanç verici. Bu utanç SPK’ya mı, kulübü denetleyen bağımsız şirkete mi ait bilemiyorum.Halka açık bir şirket olarak Beşiktaş’ın mali durumunu bir çırpıda görmemiz lazım ancak göremiyoruz.Görebilmek için dipnotlarına bakmak gerekiyor. Bakınca da ortaya vahim bir tablo çıkıyor.Beşiktaş’ın 2009 yılında faaliyet gelirleri sadece 85 milyon TL oldu. Yayın geliri, stat geliri, sponsorluk geliri, lisanslı ürün satışı, Şampiyonlar Ligi geliri, isim hakkı geliri gibi kalemleri alt alta koyuyorsunuz, sağdan sayıyorsunuz 85 milyon TL, soldan sayıyorsunuz yine 85 milyon TL çıkıyor. Kulübeye mahkum Tabata’ya bonservisi ile birlikte 20 milyon TL’ye yakın para verebilen kulübün geliri işte bu kadar.Faaliyet gelirlerinin içinde en önemli gelir kalemi 28 milyon TL ile TV yayın gelirleri. Kombine kart ve loca gelirlerinin toplamı topu topu 10.8 milyon TL. Stat gelirleri artmıyor, tersine azalıyor.Ayrıca çok basit bir hesap yaparsak İnönü Stadı’nın her kapısının yol geçen hanı olduğu sonucu ortaya çıkıyor. Beşiktaş diyelim ki bir sezonda kendi sahasında 20 maç yapıyor. Ortalamada da 20 bin seyirciye oynuyor. Stat gelirini 20 bin seyirci ve 20 maça böldüğünüzde her bir maçta dolu bir koltuğun satış fiyatı 27 TL’ye geliyor. Yani bir açık tribün parası bile değil.Bu şu demektir: Numaralı tribünde biletler 150 değil 27 TL’ye satılıyor. Kapalı’da da 75 TL’ye değil, 27 TL’ye satılıyor ve localarda da bir koltuk 5 bin dolara değil yine 27 TL’ye satılıyor. Eğer bu hesap doğru değilse o zaman “beleştepe” stadın dışında değil içindedir...Beşiktaş’ın stadının kapasitesini artırmasına gerek yok. 32 bin kapasite gerçek anlamda biletli seyirciyle dolsun, zaten stat geliri bir anda 30 milyon TL’nin üzerine çıkar.Başlıkta ne yazık ki, Fenerli ve Galatasaraylı dostlarımızın çok hoşuna gidecek bir tespit var.Bilanço okuma tekniklerine göre durum üzücü de olsa böyle.Şirketlerin kısa vadeli borç ödeme gücünü ölçen net işletme sermayesi Beşiktaş’ta negatif düzeyde görünüyor. Hem de öyle böyle değil 115 milyon liraya yakın ekside çıkıyor.Türk Ticaret Kanunu’nun 324’üncü maddesine göre özkaynakları negatif olan Beşiktaş, ticaret jargonuna göre borca batık bir şirkettir. Şirketin kısa vadeli borçlarının toplamı 218 milyon TL seviyesinde. 61 milyon TL seviyesinde de uzun vadeli borçları var. Borç toplamı 279 milyon TL’yi buluyor. Ayrıca şirketin gelecek yıllara ait gelirleri üzerinde de temlikler var. Bu temlikler bir anlamda Beşiktaş’ın gelecek yıllardaki sportif başarılarını da ipotek altına alıyor.Dipnotlardan gördüğümüz kadarı ile TV yayın alacakları Vakıfbank’a temliklidir. Kombine bilet ve maç hasılatı Anadolubank’a, Yıldız Holding senetleri Halkbank’a temliklidir. Toplam temlik tutarı 43 milyon TL’yi bulmaktadır.Şirket aleyhine FIFA ve CAS’ta devam eden, bilançoda karşılık ayrılmayan ancak tıpkı Del Bosque olayında olduğu gibi kulübün aleyhine sonuçlanması beklenen faiz hariç 7 milyon TL’nin üzerinde bir yük de iceberg’in görünmeyen kısmında durmaktadır. Bunu da ancak dipnotlardan okuyabiliyoruz.Ne yazık ki Beşiktaş’ın mali durum özeti işte böyle.

***Eski Açık’ın yeni adı Milangaz tribünü olur
Kim seçilirse seçilsin, 1 Şubat’tan sonra bu tabloyu değiştirmek öyle kolay görünmüyor. Başkan adayı Murat Aksu, “Bunu bildiğimiz için ekibim finans ağırlıklı oldu. Öyle görünüyor ki şayet yönetime biz layık görülürsek en az 2 yıl kulüpte yatıp kalkacağız. Benim seçimle ilgili en büyük iddiam kulübü mali açıdan tekrar ayağa kaldırma sözü olabilir” diyor. Yeni yönetimin ilk 6 ay 75 milyon TL gelire karşılık 165 milyon TL’lik giderden oluşan yapıyı yönetmesi gerekecek. Demirören tekrar seçilirse büyük ihtimalle kulüp Demirörenbank’tan finanse edilmeye, başkana borçlandırılmaya ve enkaza dönüşmeye devam edecek. Kansere asprin tedavisi uygulanacak.Diğer ekip ise gelir artırıcı, düzlüğe çıkma, borçlardan kurtulma projelerini masaya koyuyor. Ayrıca Aksu’nun, “Bu tabloda şunu yapacağım bunu yapacağım demek temenniden öteye gidemez” tespiti ilginç.Aksu’ya “Demirören ‘Seçilemezsem ertesi gün alacağımı isterim diyor’ ne yapacaksınız?” diye soruyorum. Esprili bir yanıt veriyor: “Kulübü maddi açıdan devraldığı günkü gibi bıraksın, borçları hemen ertesi gün ödeyelim. Stadın yıkamadığımız deniz tarafındaki bölümüne Milangaz tribünü deriz. Uzun dönemli sponsorluk anlaşması ile Demirören’e borcu öderiz.”

18 Ocak 2010 Pazartesi

YALAKALIKTA SON NOKTA:STAR GAZETESİ VE KARTALHABER.COM

Necip Türk basınının en helal süt emmiş kalemlerini bünyesinde barındıran Star gazetesinde isimsiz çıkan habere göre Fenerbahçe'liler Murat Aksu'yu destekliyor. Yani demeye getiriyorlar ki Fenerliler'in bile desteklediği adamdır Murat Aksu,ona karşı Beşiktaşlılar'ın desteklemesi gereken adam ise cengaver Yıldırım. Haber şöyle ;

Murat Aksu’ya Fenerli Kalkavan’dan destek!
Beşiktaş Başkan adayı Murat Aksu, bu ay sonunda yapılacak seçim için çalışmalarını son hızla sürdürüyor.
Aksu dün Beşiktaşlı denizcilerle Caddebostan Büyük Kulüp’teki yemekte biraraya geldi ve armatörlerin desteğini aldı. Yemeğe Fenerbahçe’nin eski yöneticilerinden armatör Şadan Kalkavan da katıldı. Aksu başkan seçildiği takdirde Kartal’ı 2 sene içinde geliri, gideri eşit ve kara geçebilen bir hale getireceklerini söyledi.

Bu isimsiz,kimin yazdığı belli olmayan ama niyeti belli haberi ,sitesinin ortasına koyan ise sınır tanımaz Yıldırım destekçisi kartalhaber.com sitesi.
Daha geçen gün Murat Aksu bu toplantıların parasını nereden veriyor diye muhteşem bir haber yapmışlardı. Yahu avanaklar , bunu sorması gereken taraf Aksu tarafı. Aksu kulübü yönetmiyor ki kulüp imkanlarıyla yemek yediriyor haberi yapılsın. Bu suçlama ancak Yıldırım'a yapılabilir ama yüzsüzlük o kadar aldı başını gidiyor ki ,insanlar bu soruları sormayı unuttular. Deplasmanlara kulübün parasıyla beleş taşınan yandaşlar , aidatları ödenen üyeler , tüm yurtta düzenlenen yemekler. Bunun hesabını vermesi gereken kişi Yıldırım'ın kendisi. Haber yapıp çamur atacaksanız mantılı olsun bari.

Armatörler yemeğine gelince ; adı üstünde armatörlerin katıldığı bir yemek. Aksu destek turunda , Şadan Kalkavan'da muhtemelen o salondakilerin %90'ını tanıyordu ve birinin davetini kıramadı. Zaten Şadan Kalkavan'ın arası Aziz Yıldırım'la kötü , bu nasıl Fenerbahçe desteği söylermisiniz?

Tüm basınımızda olduğu gibi spor basınında da besleme bir gurüh türedi. Bunlar paşazadelerden nemalanan,o bedavacı taifesi.Seçime son 2 hafta kala bu tip abuk haberleri daha da artıracaklar. Ama onlar için işin hazin tarafı kim gelirse gelsin , bu arkadaşlar yalamaya devam edecekler.

15 Ocak 2010 Cuma

EY KONGRE ÜYESİ

eksibesiktas'ın sitesinde yayınladığı bu metni virgülüne dokunmadan yayınlıyorum.Ellerine sağlık...

Ey Kongre Üyesi !

Birinci vazifen, Beşiktaş onurunu ve haysiyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane bayrağı budur. Bu bayrak senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu bayrağın aşkından mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici, başkanların olacaktır. Bir gün Beşiktaş onuru ve haysiyetini müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeraitini düşünmeyeceksin!Bu imkan ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. 107 yıllık geçmişine kastedecek düşmanlar, bütün liglerde emsali görülmemiş bir tecavüzün mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz kulübün, yönetim kurulu zapt edilmiş, bütün tesislerine girilmiş, bütün tribünleri dağıtılmış, bütün gelirleri tüketilip borç batağına sokulmuş ve takımın her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, Beşiktaşlılık makamına sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, çapulcuların tribüncülük emelleriyle tecrit edebilirler. Taraftar, fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Baba Hakkıların, Şeref Beylerin, Süleyman Sebaların evladı !

İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Beşiktaş onuru ve haysiyetini kurtarmaktır ! Muhtaç olduğun kudret, siyahın mateminde beyazın umudunda mevcuttur.

14 Ocak 2010 Perşembe

GÜZEL İNSAN FERİDUN DÜZAĞAÇ'TAN

Gerçekleri savunmak ve Necip ile avunmak

Kongreler öncesinde tribünler üzerinden manipülas-yonun en fazla yapıldığı ve -aslında kimse bunu planlamasa bile- tribünler üzerinden ortalığın en çok karıştığı büyük kulübün Beşiktaş olmasının tek nedeni var; Semt bizim aşk bizimdir çünkü. Bu semt babadan oğla, nesilden nesle geçe geçe başkalaşmış ve büyümüş neredeyse dünyaya yayılmıştır. Serencebey Dergisi’nin bir anketi çok acı bir gerçeğe işaret ediyor. Her 10 Beşiktaşlı babadan sadece 2 tanesi evladını Beşiktaşlı yapabiliyor. Bu utanç beni de bağlıyor aslında. Kendisini şu anda Galatasaraylı zanneden güzel kızım büyüyüp 18’ine gelip filmlerdeki gibi benden bir araba istediğinde içindeki Cim-Bom aşkının kaç beygir gücünde olacağını göreceğiz. Tüm bu olanlar bir gerçeği değiştirmez. Dünyanın en büyük semti ve aşkıdır Beşiktaş, hatta birçok gönül vereni için hayatın anlamı, O’ndan öte ve O’ndan başka bir halt değildir. Altınsay aday olmalı diye hiçimizi yırttıysak bir bildiğimiz vardı. “Beşiktaş bir marka değil bir armadır” diyebilen bu güzel adamın tribünlerin yapısı ile oynandığı ve buna karşı durduğu için zamanında istifa ettiğini, hem de şahane yönetilen, şahane bir kadroyu bırakıp gittiğini, büyük bir nezaketle tüm taraftarlarına cevaben yazdığı ‘Neden yokum’ mektubundan öğrendiler bilmeyenler. Bir yanda kendi tribün profilini kalitesiz diyerek medyaya şikayet eden, tribün abilerini susturan, pankartlarını toplatan, temizlik düşkünü, sevda ve aşk müşkülü görmem, duymam, anlamam, bilmem bir başkan var; “Paracıklarımı almadan gitmem” diyor. Beşiktaş’ın büyüklüğünü kendi ‘Kuçik’ algısıyla rakamlara döküp ‘’6 yılda 4 kupa neyinize yetmez’’ diyor. Güzelliği çok sesliliğinden mevrut güzelim koroyu aklınca susturuyor ve kendi pankartlarını astırıyor. ‘Astır git’ demek geliyor insanın içinden de denmiyor işte. Kendi özgür, hümanist, nüktedan iradeleriyle açtıkları pankartlarla meşhur bir tribünü tam karşıdan izliyor olmak, dayanılır acı olmasa gerek; bu acı Asuman’ın ruhumun derinliklerine şırınga ettiği acıdan da büyük olmalı. Seni sevmeyen bir kadına zorla aşk mektubu okur gibi... Senden korkan bir çocuğa masal anlatır gibi; Zorla, inatla ve hâlâ... ‘Yeter ulan’ der yeterince kabalaşırım ve bu utanç Fe ağbinize yeter, yeter ki alayına gitsin. Dilerim Asuman evlensin bir Kamil ile ve Kripton’a balayına gitsin.***Yılın teknik direktörü ödülüyle taçlanan bir ustanın takımını, kendi sahasında bölünmüş, küstürülmüş seyircisi önünde ve hem de onda bir maliyetiyle toplanan bir takım ile yeniyorsa bir hoca ve gönlünden milli takım geçiyorsa verin gitsin be abicim; helal olsun. Hepimiz Yılmaz Vural’ız gayrı. Nereden baksan trajik bir futbol akşamını tüm BeşiktAŞK’lılar için seyre değer kılan Necip Uysal’ı oynadığı, oynayacağı ve hatta oynatılmayacağı tüm maçlarda ‘maçın adamı’ ilan ediyorum şimdiden, lakin semtimizde adettendir, gençlere hayata dair ayarlar vermek. Uyarmadan geçmemeli Necip’i; “Sen sen olacaksın, ayağını tendonuna göre uzatacaksın. Öyle layla, reyna, Ayla, Ceyda için fazla acele etmeyeceksin. Tivitır da rastlarsam darılır paralarım bak. Feysbuk filan da yok. Feys verdik diye buk’unu çıkarmayacaksın.” Bakışların bize cesaret verdi Necip mevlam senin sonunu nice dramatik örnekte olduğu gibi ‘ne oldum delisi’ olan abilerininkine benzetmez dilerim. Sergen hocanı örnek al(ma) bak, ‘sıkıntı’ olmasın sonra. ‘Deli’ İbo amcandan profesyonelliği ve yapman gerekenleri, başkanından da yapmaman gerekenleri öğreneceksin. Ben seni Arsınıl’lı Çeh Fabregas’a benzettim akıbetiniz de aynı olsun dilerim; buradan fabr-e gazı alıp koş durmadan. İçkiden, tütünden uzak durasın aman sakın; Fabregas da tütün sarar sanki kendi içer gibi...***Ziraat Kupası belli ki kahır olacak bize. Kapitalizmine röveşata yaptığımın global dünyasında, çarşı endüstriyel futbola karşı iken üstelik, kendi payıma bir Beşiktaşlı olarak takımımın almasını en çok istediğim kupadır bakınız bu Ziraat Kupası. Neresinden bakarsanız nostaljik bir ifadedir. Beşiktaşlının nostaljisinde bir değil on bir Necip’ten Kurulu efsaneler ve onlarla gurur duyan başkanlar ve başkanlarıyla gurur duyan tribünler yatar. Avrupa Birliğine doyum sürecinde beli bükülen, açlık sınırında yaşamaya mecbur bırakılan çiftçinin sesi olurdu Beşiktaş tribünleri. Önceki geceki maçta yan sanayi başkanından aldıkları emirle tribünlere sokulmayan, yasaklanan pankartta olduğu gibi ‘Tekel’in de sesi var’ da Tekel işçisinin sesi olmak isteyişi gibi. Yeşilçam’ın, med-yanın, sokakların gerçeğinin Beşiktaşlılığa biçtiği tanım.. Ezilen, hakkı gasp edilen, sesi susturulan, yaşamın kıyısında tutulan, fakir ama gururlu, yenik ama isyankar film kahramanı, sıradan küçük insanlar; “Küçük dünyalarda büyük olur sevdalar ve bir kez sevdanın sarı-sıcak yollarına düşersen, geri dönüş yoktur yeğen.” Lakin her ne kadar kelamını yapsak da bu romantik ve ütopik sayıklanmalarımızın günümüz dünyasında karşılığı olmadığını biliriz. Eskiden acılarımızı, sevinçlerimizi paylaşır çoğaltırdık, şimdi feysbukta vidyolar paylaşır olduk; birbirimizi görmeden hissetmeden. Yasakçı başkanın kalpsiz güvenlikçileri, kurunun yanında yaşı da yakıp, ölümünün yıldönümünde küçük dünyasının bir tanecik sevdası İnönü de anılmasına da engel olmuşlar ruhu şad olası bir Kara Kartal’ın. O pankartı kalbimize yazdık yasaklara inat. Ah yazıyorum, doymuyor içim yazıyorum, avunmuyor kelam. Selam sensiz sabah, sensiz Asuman. Bir seni bir de yıldıran başkanı görünce aklıma gelen o şahane şarkıyı kendimce mırıldanmak geliyor içimden: “Seni uzaktan sevmek, aşkların en güzeli...’’ “Siz’siz saadet neymiş, tattırın da bilelim, gözümüzde yaşları Necip ile silelim.” Âmin.

13 Ocak 2010 Çarşamba

TÜPCAN'IN TRANSFERLERİ

İşte bu yönetimin ve de ihtişamlı başkanın transferleri ;

Çağdaş Atan (2+1) Denizlispor'a 1 milyon dolar
Kendisine 750 bin TL
Mustafa Doğan (2+1) 950 bin TL
Murat Şahin (2+1) 800 bin TL
İbrahim Toraman (3) Gaziantep'e 2.750.000 Dolar
Kendisine 700 bin TL+MB: 17 bin 500 TL
Veysel Cihan (2+1) 500 bin TL+MB: 12 bin 500 TL
İbrahim Akın (3+1) 350 bin TL+MB: 8 bin 300 TL
Okan Buruk (2+1) 1 milyon Euro
Fatih Sonkaya (3+1) 1.yıl: 400 bin Euro+MB: 5 bin Euro+ 2 ve 3. Yıl: 500 bin Euro+ 5 bin Euro Ali Güneş (2+1) 700 bin TL+MB: 17 bin 500 TL
Berkant Göktan (2) 1. Yıl: 650 bin TL+ MB: 11 bin 375 TL+ 2. Yıl: 731 bin 250 TL+ MB: 16 bin 250 TL
John Carew (3+1) Valencia'ya 3.5 milyon Euro Kendisine 1 milyon 600 bin Euro
Kaan Dobra 300 bin TL+MB: 17 bin 500 TL
Juanfran Celta de Vigo'ya 3.5 milyon Euro Kendisine 1 milyon 100 bin Euro
Tayfun Korkut (2) 700 bin TL+ MB: 17 bin 500
Ahmet Dursun (2.5) İstanbulspor'a 100 bin Dolar Kendisine aylık: 13 bin 500 TL+MB: 13 bin 500 TL
Koray Avcı (3.5) Çaykur Rize'ye 600 bin Dolar Kendisine yarım sezon: 150 bin TL+MB: 17 bin 500 TL+Diğer sezonlar: 300 bin TL+MB: 17 bin 500 TL
Oscar Cordoba (1+1) Yenileme 900 bin Dolar
Ali Tandoğan (2+1) 300 bin TL+MB: 17 bin 500 TL
Souleymane Youla Gençlerbirliği'ne 1 milyon 250 bin Euro
Sergen Yalçın Yenileme 300 bin TL+MB: 30 bin TL
Volkan Ünlü Schalke'ye 04 100 bin Euro Kendisine 150 bin Euro+MB: 5 bin euro
Adem Dursun Ankaragücü'ne 250 bin Dolar Kendisine 250 bin TL+MB: 12 bin 500 TL
Kürşat Duymuş (2+1) Ç. Rize'ye 400 bin dolar Kendisine 300 bin TL+MB: 17 bin 500 TL
Halit Güven Kocabal (1+1) 162 bin TL+MB: 25 bin TL
Ronaldo Fesih 200 bin Dolar
Ailton (2+1) Schalke 04'e 3 milyon Euro
Kendisine 1.yıl: 1.8 milyon Dolar+10 maç: 100 bin Dolar +2. Yıl: 1.5 milyon Dolar+her 10 maç: 100 bin Dolar
Kleberson (3+1) M.United'a 2.6 milyon Euro Kendisine 1.4 milyon Dolar+her 10 maç: 150 bin Dolar
Tomas Jun (Kiralık) Trabzonspor 250 bin Euro
Bobo (Kiralık) Corinthians 150 bin Dolar
Aydın Karabulut (4.5) H.Berlin 180 bin Euro
Gökhan Güleç Gaziantep'E 1 milyon Dolar+ Adem D.+Veysel C.
Kendisine 250 bin TL+MB: 12 bin 500 TL
Baki Mercimek (2) 200 bin Euro+MB: 6 bin 500 Euro
Fahri Tatan (3) 150 bin TL+MB: 23 bin 750 TL
Marcio Nobre (3) C.Espanyol'a 3 milyon Dolar Kendisine 1 .1 milyon dolar
Vedran Runje (3) Standard Liege'e 1 milyon Euro Kendisine 800 bin Euro
Burak Yılmaz (3) Antalyaspor'a 1.750 bin TL Kendisine 500 bin dolar 300 bin TL+MB: 17 bin 500 TL
Serdar Kurtuluş (5) Bursaspor'A 1 milyon Dolar+Sinan Kaloğlu+Eser Yağmur
Kendisine 250 bin TL+MB: 12 bin 500 TL
Matias Delgado (3) FC.Basel'e 4 milyon 875 bin Euro (Cola Turka sponsor) Kendisine 1.250 Euro+MB: 5 bin Euro
Juanfran Fesih 1.1 milyon Euro
Bobo (4) Corinthians'a 2 milyon Euro Kendisine 600 bin dolar
Ricardinho (2+1) Corinthians'a 1 milyon 750 bin Dolar Kendisine 1 milyon 750 bin Euro
Murat Şahin (1+1) Yenileme 200 bin TL+Maç başı: 20 veya 10 bin TL
Rodrigo Tello (4) 900 bin Euro
Hakan Arıkan (3) Ankaraspor'a 700 bin Euro+Ramazan Kendisine 450 bin TL+MB: 13 bin TL Rüştü Reçber (3) 1.5 milyon Euro
Mehmet Yozgatlı (2+1) 840 bin TL+MB: 11 bin 200 TL
İbrahim Üzülmez (2) Yenileme 500 bin TL+MB: 20 bin TL
Edouard Cisse PSG'e 2 milyon Euro Kendisine 1.5 milyon euro
Atilla Özmen Altay'a 100 bin TL Kendisine MB: 10-5 veya 2 bin 500 TL
Lamine Diatta (2) 1 milyon Euro
Federico Higuain (3) River Plate'e 1 milyon 650 bin Dolar
Kendisine 1.yıl: 1 milyon Dolar+ 2.yıl: 1 milyon 150 bin Dolar+ 3.yıl: 1 milyon 250 bin Dolar
Filip Holosko (2.5+2) Manisa'ya 5 milyon Euro+Koray Avcı+Burak Yılmaz
Kendisine yarım sezon: 400 bin Euro, 2. Sezon: 800 bin Euro, 3. Sezon: 850 bin Euro
Gordon Schildenfeld (3.5+1) Dinamo Zagreb'e 2 milyon Euro
Kendisine yarım sezon: 200 bin Euro+MB: 5 bin Euro, diğer sezonlar: 400 bin Euro+MB: 5 bin Euro
Tuna Üzümcü (2+1) 300 bin TL+MB: 15 bin TL+15 maç: 100 bin TL
Tomas Sivok (4+1) Udinese'ye 4.7 milyon Euro
Kendisine 80 bin Euro+10 maç oynarsa: 50 bin Euro+ 20 maç oynarsa: 50 bin Euro
Anthony Seriç (2+1) 200 bin Euro (imza p.)
Kendisine 1. Sezon: 750 bin Euro, 2. Sezon: 700 bin Euro, 3. Sezon: 600 bin Euro
Ali Tandoğan Yenileme 350 bin TL+MB:17 bin 500 TL
Ekrem Dağ (3) Gaziantep'e 1 milyon Euro
Kendisine 350 bin TL+MB:16 bin TL
Tomas Zapotocny (3+1) Udinese'ye 4.5 milyon Euro
Kendisine 750 bin euro
Uğur İnceman (2+1) Manisaspor'a 1 milyon Euro+ Adem Büyük+Mustafa Asan
Kendisine 400 bin TL+MB: 20 bin TL
Matias Delgado (3) Yenileme 2.1 milyon Euro
Gökhan Zan (1+1) Yenileme 850 bin TL+MB:25 bin TL
Batuhan Karadeniz (3) Yenileme 1.yıl: 200 binTL+MB: 12 bin 500 TL, 2.yıl: 250 bin TL+MB: 15 bin TL, 3. Yıl: 300 bin TL+MB:17 bin 500 TL
Emre Özkan Yenileme 100 bin TL+5 bin TL
Yusuf Şimşek (1.5) Bursaspor'a 700 bin Euro+Aydın Karabulut (1 milyon dolar)+Tuna Üzümcü. Kendisine Yarım sezon: 300 bin TL+MB:25 bin, 2. Sezon: 700 bin TL+MB: 25 bin TL
Erkan Zengin (Kiralık) Hammarby'a 100 bin Euro
Kendisine 85 bin Euro+MB: 3 bin Euro
Matias Delgado Cola Turka 7 milyon 750 bin Dolar
Fabian Ernst (2.5 yıl) Schalke 04'e 3 milyon Euro
Kendisine yarım sezon: 500 bin Euro, 2. Sezon: 3 milyon Euro, 3. Sezon: 2 milyon Euro
Mert Nobre (3) Yenileme 1.sezon: 2.4 milyon Euro, 2.sezon: 2 milyon 150 bin Euro, 3.sezon: 2 milyon 150 bin Euro
Michael Fink(3) E. Frankfurt 1.2 milyon Euro
Erhan Güven (2+1) Ankaraspor
Aydın Karabulut 300 binTL+MB: 20 bin TL
İbrahim Üzülmez (1+1) Yenileme 700 bin TL+MB: 25 bin TL
Rıdvan Şimşek (4) Karşıyaka'ya 1 milyon 250 bin TL Kendisine 300 bin TL+15 bin TL
Matteo Ferrari (4) Genoa'ya 4.5 milyon Euro Kendisine 2.5 milyon euro
İsmail Köybaşı (4+1) Gaziantep 5.5 milyon Euro
Kendisine 500 bin TL+MB: 20 bin TL
Nihat Kahveci (4) Villarreal'e 4 milyon 250 bin Euro
Kendisine 1. Sezon: 3.5 milyon Euro, Diğer sezonlar: 2.5 milyon Euro
Onur Bayramoğlu (5) Bozüyük'e 300 bin TL
Kendisine 250 bin TL+MB: 10 bin TL
İbrahim Kaş (Kiralık), Getafe
Rodrigo Tabata (3) Gaziantep'e 8 milyon Euro
Kendisine 1. Sezon: 1.4 milyon Euro, 2. Sezon: 1.5 milyon Euro, 3. Sezon: 1.6 milyon Euro

FUTBOLCU GİTTİĞİ KULÜP KAZANÇ
John Carew O.Lyon 7 milyon 600 bin euro +satıştan yüzde 30 pay
Fatih Sonkaya Porto 500 bin euro
Juanfran Ajax 530 bin euro
Kürşat Duymuş Trabzonspor 350 bin dolar
Berkant Göktan Kaiserslautern 100 bin euro
Okan Koç FESİH
Tayfun Korkut FESİH
H.Güven Kocabal K.Erciyes 90 bin TL
Youla (Kiralık) Metz 300 bin euro
Daniel Pancu (Kiralık) Rapid Bükreş 125 bin dolar
Ailton (Kiralık) Hamburg 450 bin euro
Emre Aşık FESİH
Youla Lille 1.6 milyon euro
Ahmet Dursun FESİH
Çağdaş Atan Trabzonspor 662 bin dolar
Ailton Kızılyıldız 300 bin euro
Daniel Pancu Bursaspor 354 bin dolar
Serdar Özkan (Kiralık) Samsun 25 bin TL
Vedran Runje Lens 1 milyon euro
İbrahim Akın İstanbul B.B. 1.1 milyon TL
Kleberson 1 milyon euro artı futbolcu 462 bin 112 dolar alacağından feragat etmiş.
Lamina Diatta FESİH
Mehmet Yozgatlı FESİH
Federico Higuain FESİH
Fahri Tatan Konya 1 milyon 600 bin TL
Ali Tandoğan FESİH
Anthony Seriç FESİH

Listede geçen rakamlar İMKB'den alınmıştır.Liste sezon başı itibariyle geçerlidir.

Okurken dahi insanın içine daral getiren bir liste. Bazı oyuncuların kim olduğunu dahi unutmuşum,hiç iz bırakmamışlar.İşte bu adam çok başarılıymış gibi tekrar başkanlığa aday oldu. İnsanda biraz yüz olur,utanma duygusu olur. Şimdiye kadar yaptıkların bunlar. Bu listeyi daha da uzatmak için mi aday oluyorsun be adam? Bildiğin iş tüp olsa ne yaptığını bilirsin,kilodan çalsan çaldığını bilirsin. Sen bu işi bilmiyorsun işte , zorlama. Zorla güzellik bundan fazla olmaz.Adın şimdiden tarihin en kötü başkanına çıkmış,efendi gibi bırak git. En azından kulübü batıran başkan olarak adlandırılma.Zira kıyısına getirdin. Bundan sonraki adım borçları üstlenip , kulübün adını değiştirip "Demirören Beşiktaş İdman Ocağı" yapmak. Allah göstermesin.

SAKINAN GÖZE TÜP BATAR

"Dünyanın en güzel stadı" diyorlar stadımıza , kimler? Futbolun beşiği denilen ülkenin yazarları , İngilizler. "Dünyanın en özel taraftarı" diyorlar taraftarımıza , kimler ? Yine İngilizler. Bu adamlar dünyadan habersiz olamayacaklarına göre bir bildikleri var herhalde. Bir kulübün en büyük sermayesi , en büyük zenginliği ne olabilir? Stadı ve taraftarı. Peki dünyanın kabul ettiği gerçekler ortadayken , güzel kulübümüz neden bu halde? Basit , tüm bu güzelliklerin yanında tarihimizin en başarısız başkanı var. 6 yıldır kulübü yönetiyor , harcanan paralar , transferler , projelerin getirildiği noktalar , sportif sonuçlar ortada. Tüm alanlardaki "istikrarlı" başarısızlığa rağmen başkan hala aday olabiliyor , ve ne acıdır ki hala destek bulabiliyor. Dün akşam ki Kasımpaşa maçında yine gerçekler yüzümüzü tokat gibi vurdu. Takım 4 adamın üstüne kurulmuş gidiyor , bu 4'lüden 3 tanesi olmayınca tüm takım çöktü. Ne sistem , ne taktik , ne kondisyon , ne motivasyon. Herşey sıfır. Devrearasında takımın ne yaptığını merak ediyorum herkes gibi.
Kupadan eleniriz , ligi erken bırakırız , hiçbiri önemli değil aslında arkadşlar. Önemli olan kulüp elden gidiyor artık. Başkan kulübün geleceğini kendine bağlamak istiyor ve buna sadece 1 seçim kaldı. Bunu da kazandı mı geçmiş olsun. Sezon sonunda yeni bir transfer hamlesiyle 50 milyon € daha harcanır ve iflasa gideriz artık.
Lütfen sayın delegeler , gerçekleri görün artık. Oyunuz karşılığında alacağınız hiçbir şey sizi hayatta bir yerlere getirmeyecek , hayatınızı jurtarmayacak. Madem bu kulüp size güvenmiş ve inanmış , seçimde elinize mühürü vermiş , kuratın artık kulübü bu adamdan. Aksi taktirde tarihi sorumluluğa gireceksiniz. 2010 Ocak seçiminde Demirören'e oy veren delegelerin isimleri belli olmayacak ama o kongrede oy vermişler olarak yine de lekeli olacaksınız.

8 Ocak 2010 Cuma

AL PARANI DEFOL GİT YILDIRIM

Bu adamdan herşeyi bekliyorum ama seçim öncesi kendini kaybedip bu kadar açık açık tehdite varan açıklamalar beklemiyordum.Ne demiş bu başkan müsveddesi ;

Demirören, önceki akşam Ankara’da bürokrasi ve iş dünyasından 25 kişilik bir grup ile akşam yemeğinde bir araya geldi. Hem kongre öncesinde planlarını anlattı, hem de üyelerin sorularını yanıtladı. Başkan işte bu yemekte alacakları konusundaki soru üzerine baklayı ağzından çıkardı: Maddi sıkıntı yaşamayız. Para sorun olmaz. Sıkışırsak nakit akışını yine ben sağlarım. Seçimi kaybedersem de paramı alırım. Hele hele seçilen kişi kötü niyetliyse kongrenin ertesi günü alırım. Yeni gelecek kişiler zaten bunu göğüsleyeceklerdir. Bu göreve soyunduklarına göre bunu karşılayacaklardır

Sen kulübü kendi keyfine göre yönet. Del Bosque'ye 8 milyon , Delgado'nun bonservisine durup dururken 6 milyon , Gordon Schildenfeld'e 2 milyon , Tabata'ya 8 milyon , Nihat'a 4 milyon ve daha sayamadığım bir sürü transfere abuk subuk,akıl ötesi paralar ver(rakamlar euro'dur dikkat!!!) , kulübü kendine borçlandır,sonra çık utanmadan beni başkan seçmezseniz paramı hemen alırım de. Seçilen kişi kötü niyetliyse hemen alırmış paşam. Zaten karşında 1 aday var,onu da açıklasana , Murat Aksu iyi niyetli mi yoksa kötü niyetli mi? Bu iş artık eşkiyalığa geldi.

Allah'tan isteğimdir bu kişiliksiz,karaktersiz adam artık kulüpten kovalansın gitsin.Beşiktaş tarihinin en kötü,en başarısız,en vizyonsuz,en kişiliksiz ve en kötü niyetli balkanı olarak tarihimizde utançla ve lanetle anılacaktır. Seçimden sonra neyi alacaksın? zaten gelirlerin hepsi temlikli,hepsini kırdırdın. Haa kulüp binasına haciz koymaksa tahsilat metodun , onu da yapmayan Yıldırım Demirören şerefsizdir , sana ancak bu yakışır.
Beşiktaş'a hiçbir şey olmaz.İnsanların aklının başına gelmesi için bu şekilde dibe vurmamız lazım.Ey delege ,Kime oy verdiğini bileceksin bundan sonra,dikkat edeceksin.Oyunu 1 yemeğe satmayacaksın.Eğer satarsan eloğlu gelir dayanır kapıya verin paramı diye.Verin parasını defolsun gitsin.