28 Ağustos 2009 Cuma

YILDIRIM DEMİRÖREN YETER!!!!


Beklenen oldu,blog'larda taraftar çok tepkili.Ama benim merak ettiğim "Beşiktaş'ın ileri gelenleri" olarak adlandırılan ve şimdiye kadar toplanıp sadece yemek yiyen zatlar.Bu kulüp bu kadar mı sahipsizdir? Bir insan başkan seçilince bu kadar mı serbestçe,ölçüsüzce,akılsızca,ahmakça davranabilir?Burası muz cumhuriyet'i mi?Bu resim Demirören ve tayfası gidene kadar her yazıdan sonra tekrar yayınlanacak,bu güruh gidene kadar sitenin en üstünde duracak.O mutlu gün indirilecek.Kurtar bizi Allah'ım...

27 Ağustos 2009 Perşembe

OĞLUNU DA AL GİT!!!

Bugün 28 Ağustos 2009.Sabah saat 09:04. Tüm gazetelerde Tabata transferi yazılı.Açıklanan şartlar şöyle ; Gaziantepspor'a 8 milyon euro bonservis bedeli.Bakmayın öyle aval aval,evet rakam doğru,8 milyon euro.Tabata'ya 1. yıl için 1.400.000 euro,2. yıl için 1.500.000 euro. Bu arada sözleşmesi dondurulan Delgado'ya bu oynamadığı süre içindeki parası ödenecek,yani adam yattığı yerden maaşını alacak.Ama durun bitmedi,en güzel kısmı da Delgado'ya şampiyonluk primi de verilecek.Herhalde evinde PS3 oynarken Pro Evolution Soccer'da Beşiktaş'ı şampiyon yapacak,yapsın,alsın parasını.
Takımın ihtiyaçlarını,kadro planlamasını bir kenara bırakalım,bu yönetim ne demişti,öyle bir oyuncu getireceğiz ki bu oyuncu Türkiye'yi ayağa kaldıracak.Tüm Türkiye ayağa kalkar mı bilemem ama Beşiktaş'lıların sinirden havalara zıplayacakları,tepinecekleri belli.
Eloğlu 7 milyon euro'ya halen Brezilya milli takımının aktif elemanı Elano'yu alıyor.Bizim büyük yönetimimiz daha fazlasını yurtiçinden bir 28 yaşındaki bir Brezilya'lıya veriyor.
Erdoğan Demirören'e de hak vermek lazım.Oğluna holdingi emanet etse 2 seneye kalmaz batırır.O da kendisi ve holdingi için en hayırlısını yapmış,vermiş eline 50 milyon $. Git Beşiktaş'la oyna demiş.Nasıl olsa para borç,eninde sonunda alacak parasını.Sadece faizden biraz zararı oluyor ama o da ihmal edilebilir.Holdingin batmasındansa 50 milyonun faizinden vazgeçmek daha akıllıcadır.Ama olan Beşiktaş'a oluyor,kimse bunun farkında değil.Ocak ayında kongre var.Yine bu yönetim stad projesi(hakikaten ne oldu stad projesine,geçen seçimde maketle kazandırmıştı) ve daha başka hayali projelerle seçilir gibi görünüyor.Bu kadar borçla kimse yönetime talip olamaz.Hadi oldu ve başkan seçildi diyelim,Yıldırım Demirören ertesi gün kulübün kapısına dayanır,gelirlere temlik koydurur(gerçi pek gelir de kalmadı,hepsini kırdırdı ama!!).Neyse bunları o zaman düşünelim.Ama artık Demirören politikası netleşti.Kulübü borç batağına sürükle,kendine borçlandır,kimse yönetime talip olamasın.

Ama bekleyin,sevdiğim bir laf vardır,Sultan Süleyman'a kalmadı bu dünya,size de kalmayacak...Ve Beşiktaş kendisine yaptıklarınızın hesabını elbet soracak.Yakındır,bekleyin...

26 Ağustos 2009 Çarşamba

KAÇAN BALIK BÜYÜK OLUR(MU)?

Bugünkü Milliyet gazetesinde Nilay Yılmaz'ın bir yazısı var.Ülkemize gençken gelip bizimkilerin beğenmeyip gönderdiği ve sonradan dünya yıldızı olan yabancılar hakkında.Önce yazıyı okuyalım ;
4-4-2’nin Temmuz-Ağustos sayısındaki “Yakından Markaj” bölümüne konuk olan Ceylan Çalışkan “Türkiye’ye getirdiğim ilk futbolcular Johnson ve Preko’ydu. Sakıp Hoca’nın yardımcısı Hüseyin Kalpar’la futbolcuları izliyorduk. O zamanlar Lokeren’de oynayan Jan Koller’e baktık ki fiyatı 350 bin dolar civarındaydı, alınabilirdi yani. Ancak Sakıp Hoca’nın istediği futbolcu süratli, çabuk bir forvetti. Preko’da karar kıldık” diyerek kaçan büyük balığın ucuzluğuna vurgu yapmış.Çalışkan konuşmasının ilerleyen zamanlarında kaçan daha büyük balıklardan da bahsetmiş: “Şu an Barcelona kadrosundaki Yaya Toure, Ukrayna’nın Metalurg Donetsk takımında oynuyordu. Gittim konuştum ve 750 bin dolar kendisi, 1 milyon dolar da kulübüne verilmek üzere anlaştım. Arsenal’de oynayan abisi Kolo Toure o zaman kardeşiyle ilgileniyordu; onunla da görüştüm ve her konuda anlaştık. Bu durumu Beşiktaş’a söyledim. Rıza Hoca vardı o zaman takımın başında. Erdil Arpacı Yaya Toure’yi Lucescu’ya sordu, oradan olumlu rapor gelince Zeki Önatlı’yı Ukrayna’ya göndermeye karar verdiler. Ancak o hafta Ukrayna’da Eurovision şarkı yarışması olduğundan Avrupa’nın hiçbir ülkesinden Ukrayna’ya yoğunluktan dolayı uçak bileti bulamadılar. Ve olay orada bitti, kapandı. Büyük şanssızlık. Şimdi bonservisi 25 milyon euro civarında. Ribery’yi de ben buldum. Kasetlerini aldım geldim Beşiktaş’taki yetkililere izlettim. Fakat o zamanın hocası Del Bosque, o mevkide o tarz bir oyuncuya ihtiyacı olmadığını söyledi. Başka bir hoca olsa Ribery Beşiktaş’a gelirdi.”İş bilmezliğin, dar görüşlülüğün sebep olduğu kaçırılan fırsatlar... Günümüz futbolunun önemli isimleri de zamanında Türkiye liginin eşiğine kadar geldi; ama transferleri bir şekilde gerçekleşmedi. Kaka: Yıllar önce daha Gaziantep’e önerildiği ama çok genç bulunarak alınmadığı hep konuşulur. Ronaldinho: Sözde çok uzun yıllar önce Diyarbakır’a önerilmiş; ama bu “tıfıl” çocuk için yönetimden onay çıkmamış. Gremio’da oynarken Galatasaray onu almaya çalıştı, 5 milyon dolar isteyen kulübüne en son 3 milyon dolar verdi. Bir yıl sonra PSG, Gremio’dan 18 milyon dolara aldığı sambacıyı iki yıl oynatıp Barcelona’ya 35 milyon dolara sattı. Nedved: Galatasaray onu da Ronaldinho’ya benzer şekilde elinden kaçırdı.Shevchenko: Dinamo Kiev’deyken Trabzon’a tavsiye edildi. Ama dönemin yönetimi “ünlü değil, kim tanır ki” diyerek Ukraynalı yıldızı beğenmedi, Sheva’yı da bir yıl sonra Şampiyonlar Ligi’ndeki performansıyla Milan kaptı. Eto’o: 2000-01’de Fenerbahçe’nin gündemine geldi. Sarı-lacivertliler Baliç’i R.Madrid’den kiralık geri alırken Kamerunlu yıldızı da istedi. Real 5 milyon dolar istedi; Fenerbahçe 4 verdi. Pazarlık kiralığa döndü, ama Eto’o Mallorca’yı tercih etti; iş yattı.Sami Hypia: Samsunspor’da antrenmanlara çıktıktan sonra beğenilmeyerek gönderildi.Ronaldo: Yıllar önce Fenerbahçe’ye önerildiği ancak dönemin başkanı Ali Şen tarafından beğenilmediği hâlâ konuşulur. Appiah: 1996 yılında Galatasaray’ın denemek için getirdiği 8 Ganalı futbolcunun arasında yer alan ancak beğenilmeyen Appiah, İtalya’nın Udinese takımı tarafından beğenildi. Fenerbahçe’ye ise 8 milyon euro bonservis bedeli ile Juventus takımından transfer oldu zamanında. Ancak o futbolseverleri kahreden hastalık takımdan uzaklaştırdı Ganalıyı... Söylenen o ki; zamanın Galatasaray Altyapı Koordinatörü Tamer Güney’in Fatih Terim’e verdiği raporda, “Appiah’tan hiçbir şey olmaz” yazılıymış. Bir de Franck Ribery var. O eşikten içeri girdi; ama yönetim zaafları sonucunda elden kaçtı, başka ellere yar oldu... Ribery: 2004-2005 sezonunun ikinci yarısı Galatasaray’a gelen ve “Anelka’nın bonusu” diye nitelendirilen futbolcu, aylardır maaş alamadığını gerekçe göstererek Olympique Marsilya kulübü ile sözleşme imzaladı. Sarı-kırmızılıların dava isteğine ret cevabı gelince, transfer tamamen gerçekleşmiş oldu. Marsilya’dan yüksek bonservis ücretiyle Bayern Münih’e gitti. Bu sezon Real Madrid onu transfer etmek için elinden geleni yaptı, başka bahara kaldı... Maldonado, Josico, Lima, Schildenfeld, Diatta, Tomas Jun, Higuain, Zapotocny, Ailton, Ricardinho, Marek Heinz, Carrusca, Inamoto, Barusso, Bouzid... Daha kimler kimler... Bunlar sadece İstanbul oligarşinin fayda görmeyip gönderdiği ilk akla gelenler...Sevgili yöneticilerimiz, günümüz futbolunun önemli isimlerini beğenmeyip, aldıkları ve göndermek için ellerinden geleni yaptıkları transferleri hangi kriterlerle yapıyorlar acaba?Futbol dünyasının tam ortasında yer alıp futbolu sadece kendilerini afiş olarak kullananların yanlış yaptıkları sadece transferler değil elbet. Futbola aşırı tutkunun olduğu bu topraklarda futbolu yönetenlerin ve içinde yer alanların iyi bir eğitime ihtiyacı var. Tek mesele futbolcu beğenmek ve almak değil çünkü. Eğer futbolu bu ülkede geliştireceksek aynaya bir bakmakta yarar var. Çünkü herkes aynayı kendi yüzüne tuttuğunda eksiklikler giderilir. Yoksa ilelebet Süleyman hep başbakan, başbakan hep Süleyman nakaratına dönüşür hayatımız ve futbolumuz ki bu da bir arpa boyu yol almamak demektir... Bir şehir efsanesiyle bitirelim yazıyı: Azeri bir oyuncu transfer etmek isteyen alt lig takımlarından biri yardımcı antrenörü Azerbaycan-Galler maçını izlemeye göndermiş. Antrenör maçı izlemiş ve raporunu vermiş: Azeri oyuncudan bir şey olmaz. Ancak Galler takımında Giggs mi Miggs mi diye bir oyuncu var. Onu alalım...
Bence çok güzel bir araştırma ve iyi bir yazı olmuş.Özellikle sonundaki Giggs hikayesine bayıldım.Doğrudur,bizimkilerden beklenir.
Ancak benim aklıma yatmayan bir nokta var,o da şu;yabancılara değil de bizim yerli futbolculara bakalım.Yetenekleri Allah vergisi olup ta bir yere gelememiş olanlara.En iyi örnek Gençlerbirliği'nden Tarık'tır.Fenerbahçe'ye de geldi ama tutunamadı.Yetenekleri üst düzeydeydi ama olmadı,kayboldu gitti.Çok uzun bir kayıp yıldızlar,veya buna kayıp yıldızlar demeyelim çünkü bu çocukalr daha yıldız olamadan söndüler,yıldızlaşamamış yetenekler diyelim, listemiz uzun yani.İsterseniz biraz genişletelim Sergen'i de bu listeye ekleyelim.Yetenek olarak dünyada benzeri yoktu ama Beşiktaş'tan öteye geçemedi,pardon 3 büyüklerden öteye!!İbrahim Akın son dönemlerin yıldız adayıydı,İstanbul Büyükşehir Belediye'de çırpınıp duruyor.Yeni aday Batuhan.Yakındır Beşiktaş onu bir yurtiçi transferde takasta kullanacak ve o da kaybolup gidecek.
Peki biz yıldız çıkaramadığımız gibi,yıldız adaylarını yok ettiğimiz gibi, üstüne bir de yurtdışından gelen yıldız adaylarını da göremiyoruz,neden?Burada sizce de bir terslik yok mu?Tamam futboldan pek anlamıyoruz ama bu kadar da bihaber olamayız ya.Aklıma gelen son örnek Bobo. Tigana zamanında Brezilya'dan kiralık olarak geldiğinde 18 yaşında bir yıldız adayıydı.Sezon ortasında geldi,biraz ışık görüldü.Beşiktaş baktı ki çocukta ışık var,alelacele bonservisini aldı,hem de tam 2 milyon euro verdi.Sonrasında ne oldu?Yıldız adayı Bobo'nun yaşı 22 oldu ama hala beklenen patlamayı yapamadı.Avrupa peşinden koşacak diye beklenirken Tigana'nın referansından dolayı 1-2 Fransız kulübü talip oldu ama net olarak tavır koyup alacağız demedikleri için olmadı.Sonuçta kala kala ümitler Ruslara kaldı.Bugünlerde Dinamo Kiev'in adı geçiyor.Beşiktaş'ta olayı fark etti.Bobo'dan yıldız olmayacağını anladı,5 milyon euro civarında satıp para kazanmaya çalışıyor.
Şimdi lafı daha fazla dolandırmadan fikrimi söyleyeceğim.Nilay Hanım'ın yazısında adı geçen ünlüler(Ronaldinho,Kaka,vs) şanslılarmış ki bizim teknik adamlar onları beğenmemiş.Yoksa Türkiye'ye gelirler ve hiçbir şey olamadan veya şimdiki hallerine gelemeden hayatlarına devam ederlerdi.Çünkü hiçbiri ünlü isimler olarak ,fiziksel ve psikolojik gelişimini tamamlamış olarak gelmeyecekti.Sonuçta biz onları kendi çarkımızdan geçirecek,kendimizce şekillendirecektik ki bizden çıkanların hali ortada.Kaka bugün Kaka olduysa belli çalışma sistemlerinden geçtiği,belli eğitimleri aldığı için Kaka oldu.Türkiye'de olamazdı.Ronaldinho Allah'ın sevgili kuluymuş.Türkiye'ye gelseydi belki de Bobo'nun yerine Dinamo Kiev'e satılmaya çalışılacaktı.1 yıl gibi yakın zamanda patlama yapacak gözüyle bakılan yıldız adaylarından kim var?Milan'dan Pato,Barcelona'dan Bojan Krkic.Bu çocuklar Beşiktaş'ta olsalardı 2 yıl sonra Kayserispor'dan bir genç futbolcu transferinde takasta kullanılırdı.Maalesef,üzgünüm ama gerçek bu.
2-3 yıl önce ,yaklaşık 13 yaşındaydı,görüntüleri televizyonlara çıkan Muhammed vardı.Barcelona istemişti de bizimkiler vermemişti.Takip edelim bakalım Muhammed nasıl bir futbolcu olacak.Umarım bu sefer ben yanılırım.Ama tarih tekerrür etmeye devam ediyor ve bizde sistem böyle olduğu sürece,böyle adamlar futbolu yönettiği sürece tarih yine tekerrür edecek.

25 Ağustos 2009 Salı

AZ LAF , ÇOK İŞ


Sevgili Mustafa Hoca,
geçen yıl ne çabuk geçti.Ve biz Beşiktaşlılar için ne mutlu bir yıl oldu.Takımın başına gelişiniz daha dün gibi.Sonrasında gelen şampiyonluk ve kupa.Hayal gibi.Oysa çok değil,4 ay önceydi.Ardından sizin "bırakıyorum" açılımınız,büyük!!! başkanın ikna turları.Uzatmayalım,anlaşma,imza,transfer,Gökhan Zan,Ferrari,Delgado, 10,5 numara,Deco,Yıldıray.Gündem çok yoğunmuş.Haa unutmadan ,yönetim hala şampiyonluğu kutlama gecelerinde,paşalar hayal aleminde.Sanki futbol bitti,son şampiyon Beşiktaş ve sonsuza dek şampiyon.
Derken hayaller bitti,lig başladı.Hani derler ya "takke düştü , kel göründü".İlk 3 haftada GS ve FB 9 puan,BJK 5 puan. Daha 3. haftada 4 puan geriye düştük.Gerçi bu farkın çok önemli olmadığını belirtseniz de,geçen yıl gibi bir yılı asla bulamayız,bunu siz bizden daha iyi biliyorsunuzdur.Derken dün herkesi dumura uğratan "kargalar" açıklaması.Sizden beklenmeyecek derecede sert bir açıklama.Spor programlarında kargaların kim olduğuna dair yorumlar yapılıyor.Bahisler Sinan Engin ve Sergen Yalçın'ı favori gösteriyor.
İyi ama kim ne demişse demiş,sahadaki gerçek apaçık duruyor.Takım bu sene kötü.Şu anda 3 büyükler arasında en kötü performans bizde.Transferde en gerideyiz.Ve takımda bir güçsüzlük hali.Hadi Nihat'ı anladık,geçen sezon oynamadı ve hoca onu oynatarak kazanma yoluna gitti.Bu anlaşılabilir.Ama diğerleri?Fink ,Ernst'in vatandaşı kontenjanından geldi ama futbola Fransız!!! Cisse'yi aratıyor.Uğur İnceman geldi geleli hiç oynamadı.Yakında takas elemanı olacak.Bobo'nun kafasını transfer bulandırdı,üstüne sakatlık.5 milyon euro civarında fiyatı vardı,Saint Etienne almadı,daha da o fiyata kimse almaz,elde patlar.2 milyon verilmişti,gitti gider.Tello 10 numaraya zorlandı ama o elbise Şili'liye 1 beden büyük geldi.Yusuf maç yapmadan sakatlandı.Gençlerin hiçbiri ortada yok.Hiç anlamadığım noktadır,her yaş grubunda şampiyon oluyoruz.Altyapıdan en son çıkan Serdar Özkan,yakındır o da takasoğlanı olacak!!
Rakiplere bakalım.Hesapta 2 büyük takım da hoca değiştirdi,bir sürü transfer yaptı,uyum süreci olacak,zamana ihtiyaçları olacak falan filan.Hiçbiri olmadı,şu anda bizim zamana ihtiyacımız var,FB ve GS takır takır top oynuyor.Adaptasyon filan da umurlarında değil.
Sayın Hocam,
biliyoruz ve eminiz ki büyük hocasınız.Geçen yıl Beşiktaş'ı oralardan alıp şampiyon yapacak sizden başka kimse tanımıyorum ama kabul edin ki şu anda konsantre değilsiniz.Tatildeki düşünme süreniz uzamış ve biraz olaydan kopmuşsunuz.Halen de kafanız yerli yerinde değil.Bu sebeple böyle agresif demeçler veriyorsunuz.Ama eloğlu durmuyor,attıkça atıyor. Bakın 2 hafta sonra Galatasaray maçı var.Böyle olursak mazallah 5'lik ederler.Hemen akabinde Şampiyonlar ligi geldi.Mazallah yine 8'lik oluruz,tarihe geçeriz.Bir an önce toparlanmamız lazım ve burada komutan sizsiniz,bu takımı siz toparlayacaksınız.Taraftar sizden laf değil,icraat bekliyor.Gösterin onlara!!!

17 Ağustos 2009 Pazartesi

YOK ARTIK SİNAN ENGİN!!!

Dün akşamki 2-0'lık galibiyetten sonra kanalları gezerken Kanaltürk'te Serhat Ulueren'in programında Sinan Engin'e rastladım.Muhterem yine almış sazı eline döktürüyordu,Beşiktaş'a nasıl hizmetler vermiş,ne kadar yararlı olmuş,Başkan onu ne kadar severmiş,ne büyük Beşiktaş'lıymış,vs vs vs. Sanırım bu arkadaşın Serhat ile bir kankalık ilişkisi de mevcut,program çanak sorular,paslaşmalar,yağlamalarla sürüp gitti,bir yerden sonra içim kaldırmadığı için izleyemedim.
Tabi kimse yoğurdum ekşi demez,Mösyö Engin'de kendi zamanını öve öve bitiremedi.Hatta 2004 yılında masrafları bie kısmış,maaşları %30 civarında azaltmış.
Kusura bakmayın ama sizin azalttığınız maaşlar ancak tesislerde çalışanların maaşları olur,başka kimseye sökmez.Beşiktaş'a Sinan Engin zamanında yapılan transferler ve maliyetleri ortadayken bu büyük Beşiktaş'lı!! nasıl kalkıpta Mustafa Denizli zamanını eleştirebiliyor,aklım almıyor.5 milyon euroluk transfer perdesini açan adam Sinan Engin'dir.Herşeyi unutun,diyelim ki Sinan Engin her konuda haklı.Dino Drpiç ve Gordon Schildenfeld transferinin iç yüzünü anlatsın da dinleyelim,aydınlanalım.Ardından tüm dediklerini kabul edeceğim söz...Gordon Schildenfeld transferi Beşiktaş'ta yüzyılın transferidir.Alınması gereken nice dersler vardır,tabi anlayana.O gün gelene kadar biz daha çok transfer yapar,birilerini zengin ederiz.Beşiktaş Jimnastik Kulübü,sayesinde hayır kurumuna döndü.Beşiktaşlı bunu unutmayacak!!!

SABRİ'NİN HEDİYESİ

Bu akşam Antalyaspor'la İnönü'de maçımız varken Sabri ne alaka diye soranlar olabilir,alakası şu;2009-2010 sezonunda İnönü'de oynayacağımız ilk maçı seyircisiz oynayacağız ve bunun tek sebebi Sabri.Geçen sezon İnönü'deki Galatasaray maçında,düzgün ve sakin giden maçı herzamanki agresif ve tahrik edici hareketleriyle terörize eden,seyirciyi çileden çıkararak dakikalarca küfür ettiren ve bunun sonucunda sahamızın 1 maç kapanmasına sebep bu muhteremin ta kendisidir.Kendisini anmadan edemedim.
Yeri gelmişken seyircimizin de bu tip tahriklere çabuk kapıldığını ve anında küfürlü tepki verdiğini söylemek lazım.Aslında Beşiktaş'ın sahasını kapatmak gerçekten kolay.Tek ihtiyacınız olan şey bu tip bir adam,2 harekette seyirci saha kapattırma kıvamına geliyor.Bu bize o meşhur 5 kırmızı kartlı maçtan hatıra kalan ve artık unutulması ve atlatılması gereken bir anı.Ama malesef hala o maçın kötü psikolojisi sürüyor ve Sabri gibileri bunu kullanıyor.Sağolsun ceza kurulu Beşiktaş'a gelince şahin kesiliyor,olan bize oluyor.

9 Ağustos 2009 Pazar

MİLLİ TAKIM KADROSU AÇIKLANDI

Ukrayna ile yapacağımız özel maçın kadrosu açıklandı. Signor Terim geçen yıl bazı tercihleri ile birçok futbol adamı tarafından oldukça eleştirilmişti,ki bu eleştirilerin hepsine olmasa bile çoğunluğuna katıldığımı belirtmeliyim.İbrahim Toraman'ı kariyerinin en iyi zamanında ,hem de Servet Çetin sakatken,aday kadroya bile çağırmayarak geçmişten gelen ve ne olduğu pek bilinmeyen bir hesabı kesiyordu kendince.Ama şu medya denen alemden ve futbol camiasından bir tane yürekli Allah'ın kulu çıkıp,Fatih Hoca bulunduğun konum itibarıyla ,varsa,eski hesapları kapatmanın ötesindesin,bırak bunları,en güçlü takımını sür sahaya,diyemedi.Şimdi ne sebeple olduğunu hatırlamadığım Osman Tamburacı ve bıyıklarına yapacaklarıyla ilgili planlarından başka Fatih Hoca ne eleştirildi,ne de muhalif bir ses çıktı.
Kadroya bakınca uzun zaman sonra ilk defa 4 Beşiktaş oyuncusunu aynı anda kadroda görüyoruz ki Allah hayırlara vesile etsin diye temenni edelim.Gelelim tercihlere ;
Rüştü sakat olmadığı sürece her zaman kadroda olmalı,sözümüz olamaz.
İsmail Köybaşı hayatının transferini yaparak,rekor ücretle Beşiktaş'a gelmesinin ardından oynadığı hazırlık maçları ve 2 resmi maçta herkesin gördüğü şey bu çocuğun yetenekli olduğu ancak zamana ve tecrübeye ihtiyacı olduğu yönünde.2 maç oynayıp,sadece ışık vererek milli olan ilk oyuncu olacak kendisi,başarılar.
Yusuf Şimşek 35 yaşında tekrar kıymete bindi.Geçen yıl Beşiktaş'ın şampiyonluğunda gerçekten çok katkısı var ancak yaşı itibarıyla 2010 yılında yapılacak dünya şampiyonasında oynamayacağı büyük ihtimal.O zaman bu tip bir hazırlık maçında ne işi var?Hazırlık maçları,adı üstünde,futbolcuları hazırlamak için yapılır.Turnuvada kadroda olmayacak oyuncu ile hazırlık maçı yapmak milli takıma ne fayda sağlayacak ,merak ediyorum.
Nihat Kahveci'nin en son gördüğüm iyi maçı 2008 Avrupa şampiyonasındaydı.Geçen sezon tamamen sakatlıklarla geçti ve Beşiktaş'a adım atar atmaz yeniden milli takıma seçildi.Son oynadığı maçta oyuna devre arasında girdi ve 45 dakika hiçbir varlık gösteremedi.
Trabzonspor'dan Ceyhun Gülselam var,ki bu da ilginç bir tercih.Yeni tarnsfer,henüz kimse kimdir nedir bilmiyor.Şansına,tutarsa ben yaptım oldu diyecek,tutmazsa önümüze bakacağız.
Halil Altıntop,ki geçen Avrupa Şampiyonası sonrasında bu Terim'le araları açılmıştı.Olayı "daha da milli takımda oynamam" boyutuna kadar getirmişti.Şimdi bu ikili nasıl anlaşacak,Halil oynayacak mı,yoksa sadece kulübede yer tutsun diye mi kadroya alınmış,hep beraber göreceğiz.
Hazırlık maçı ve sezon başı olması itibarıyla bu maçtan çok şey beklememek gerek ama hala takımımızın iskeletinin olmayışı düşündürücü.Maçı görelim,sonrasında tekrar konuşuruz.

8 Ağustos 2009 Cumartesi

TUTARSIZLIKTA TUTARLI OLMAK

Futbolda yılın en eğlendiğim bölümü liglerin bitip,transferin başladığı dönemdir.Gazeteler hergün döktürürler,X evet dedi,Y teklife sıcak baktı,Z eşini ikna etti.Transferi düşünülen oyuncuları alt alta ekleseniz dünya karması tadında 2-3 takım çıkar hani.
Yılın bu zamanında artık ligler başladı ve transferler de ister istemez arka plana düştü.Gel gör ki Beşiktaş yine transfer gündeminde 1 numara,gazeteciler herhalde dua ediyorlardır,şu zamanda bayağı malzeme çıktı yine.Efendim malum 10,5 numara arayışımız bir yandan süredursun,diğer yandan artık içimize fenalık veren Delgado'nun aynı zamanda menajeri olan babasını sözleşmenin dondurulması için ikna turları devam ediyor.Adam da ikna olmamakta direniyor,ki bence sonuna kadar haklı.Sen geçen yıl ortasında adamın sözleşmesini uzat,maaşını 2 katına çıkar,bonservisini kulüp üzerine al,yetmedi bir de takım kaptanlığını ver.Bu ne anlama gelir?Sen bizim herşeyimizsin,aman bizde kal.Aradan 6 ay geçmiş,sözleşmeni dondur.Dondurmak falan hikaye aslında bunu herkes biliyor.Bir kere dondu mu bir daha hayır gelmeyecek o sözleşmeden.İlk fırsatta satacaklar adamı,o da saf değil tabi,herşeyin farkında.
İşin diğer boyutu ,ola ki Delgado'dan kurtulduk,onun yerinde kim oynayacak konusu.Yabancı transferler gündeme geldi ama beklenen haber gelmeyince o iş yattı.Haliyle Türk oyunculara bakıldı.Yurtiçinde kimse yok,yurtdışında Yıldıray ve Nuri.Nuri için Haziran ayında çok bastırmışlar ama olmamıştı.Şimdi Yıldıray gündemde ama son haberler enteresan;Yıldıray son 1 yıldır sakatlığından dolayı doğru düzgün oynamadı,o zaman dönelim Nuri'ye.Eğer bu haber necip Türk basını tarafından uydurulmadıysa,hakikaten yönetim tekrar Nuri için harekete geçtiyse şöyle sormak lazım;Haziran'dan bu tarafa ne değişti de,o zaman alamadınız,şimdi tekrar deniyorsunuz?
Beni rahatsız eden konu transferde hep günlük yaşamamız.Dünya kadar emekli futbolcumuz var.Bu adamlar boş duracaklarına neden dünya futbolunu takip etmezler?Neden elimizde her mevki için tüm dünyadan adaylar listesi olmaz?Yarın Ferrari sakatlansa,sözleşmesini dondursanız yerine gelecek adam yine tombala metoduyla bulunacak.Yine menajerlerin kucağına oturacağız.Yine komisyonlar dönecek,fiyatlar fırlayacak.
Yönetimi aynı yanlışları her yıl tekrar yapması konusunda gerçekten başarılı buluyorum.Tutarlı oldukları,sözlerinden dönmedikleri tek konu bu zaten.Bu arada borç 200 milyon TL olmuş,başkanın 55 milyon TL alacağı varmış,kimin umurunda.Kongre üyeleri maşallah mışıl mışıl.Allah rahatlık versin paşalar,ışığı söndürün de hepten rahat edin...

7 Ağustos 2009 Cuma

LEGROTTAGLIE


Hazır söz Juventus'dan açılmışken bahsetmeden geçemeyeceğim; 2 yıl önce Ertuğrul Sağlam zamanında defansa adam ararken Celal Kolot ,Legrottaglie ile anlaşmış son sözü yönetime bırakmıştı.Fakat ne hikmetse Ertuğrul Sağlam bu transfere onay vermemişti.Bir hoca bir futbolcuyu neden istemez?Beğenmediği için ve oyun sistemine uymayacağını düşündüğü için.Burası doğru.Ama bahsettiğimiz adam 2003'ten beri Juventus'ta forma giyen bir İtalyan defans oyuncusu.Neyse,bunu da geçelim ve diyelim ki bu adam hakikaten hocanın sistemine uymadı.Yerine alınan adama bakarmısınız?Lamine Diatta.İlk geldiği gün havaalanında incecik fiziğini görünce şaşırmıştım,bu adam kimden ne top alacak diye.Nitekim pek oynayamadan,ancak yarım sezon dayanıp gitti.Bu muhteşem yönetimimizin yeni bir transfer destanı olarak kayıtlara geçti.Kim ne ders aldı diye sorarsanız,ben o konuya hiç cevap vermeyeyim,herşey ortada.
Çok sevdiğim bir laf vardır,"tecrübe hayatta yenilen kazıkların bileşkesidir" denir. Tecrübe ne zaman işe yarar,veya yenilen kazıklar nasıl tecrübe olur?Onlardan ders çıkarıp bir daha aynı yanlışı yapmadığınız zaman.Ama ısrarla her sene aynı hataları tekrarlarsanız onun adı başkadır...

JUVENTUS

İtalya'nın siyah beyazıdır Juve. Milano'da acımasız Inter-Milan rekabeti yaşanadursun,Torino'nun medar-ı iftiharıdır. Ama son yıllarda küme düşürülme süreci ile başlayan dalgalı süreç bir türlü bitmiyor. Kulübü 2. ligden alan Didier Deschamps'dan sonra teknik direktörlük görevine gelen Claudio Ranieri'de beklenen patlamayı yaptıramamıştı. Juve'nin teknik direktörler tarihine bakıldığında 80ve 90'larda İtalya'nın efsaneleri Zoff,Trapattoni ve Lippi'yi görürüz.Bu dönemde Avrupa'da almadık kupa bırakmadıkları gibi,İtalya ligini de domine ettiler.Eski günlerin özlemi giderek büyüyedursun,dünyada geçen yılın kuşkusuz en başarılı takımı Barcelona yeni bir akım başlattı.Kulübün efsanevi oyuncusunu ,Joseph "Pep" Guardiola,genç yaşında takımın başına getirdi ve daha ilk yılında tüm kupaları aldığı gibi,herkesi hemfikir edecek şekilde dünyanın en iyi futbolunu oynattı.Bu ani başarı,aslında bunu da tartışmak lazım,o kadar ani değil,Juventus ve Milan'ı da aynı taraf yöneltti ve yönetim efsane kaptan Ciro Ferrara'yı başa getirdi.Keza benzer şekilde Milan'da takımı eski Brezilya'lı oyuncusu Leonardo'ya emanet etti.Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz,bu taktik her zaman ,her yerde tutar mı? Benim kalbimden geçen tutması ve hatta Beşiktaş'ın başına da benzer birinin gelmesi.Ertuğrul Sağlam bu yönde bir denemeydi ama olmadı.Nedenlerini ilerleyen zamanlarda tartışacağız.Juve ve Ferrara hakkında Maraton'un internet sitesinde İtalya kaynaklı oldukça güzel bir yazı çıktı,sizlerle paylaşmak istedim.


Juventus transfer bütçesini yükselterek Inter’in Serie A’da son yıllarda kurduğu hegamonyayı yıkmak yolunda ilk adımını attı. Siyah-Beyazlıların yaptığı transferlere kağıt üzerinde baktığımız zaman, sahanın her bölgesinde çok iyi kurulmuş bir takım olduğunu görüyoruz. Takımdaki şikayetler ve mutsuzluk Ranieri’nin ayrılmasıyla sona erdi. Ciro Ferrara’nın teknik adamlığa getirilmesi soyunma odasına yeni bir uyum ve denge getirdi. Juventus da 12 ay önce Barcelona’nın başlattığı teknik adam olarak tecrübesiz eski efsanevi futbolcuyu takımın başına getirme modasına uyanlar kervanına katıldı.
DEFANS
Kalede tabii ki bir değişiklik yok. Buffon ve yedekleri Manninger ve Chimenti takımda kaldılar. İtalya Milli Takımının efsanevi kalecisi geçen sezon geçirdiği sakatlık sonrası formsuzluğu bu sezon yaşamak istemiyor ve Dünya Kupası’na formda bir şekilde hazır olmak istiyor. Gigi Buffon yakında 32 olacak, yani bir kalecinin en verimli olduğu yaş ve tecrübeli file bekçisi Iker Casillas’a kaptırdığı dünyanın en iyi kalecisi ünvanını geri almak istiyor. Bir türlü tam olarak içe sinmeyen Mellberg takımdan ayrılırken Fabio Cannavaro geri döndü. Ayrıca, genç ve gelecek vaat eden stoper Caceres bir seneliğine Barcelona’dan kiralandı. İtalya’nın Kaptanı, aynı Parma’dan ve Juventus’tan eski takım arkadaşı olan Buffon gibi Dünya Kupası’ndan önce en iyi formunu yakalamak için çok motive olmuş durumda. Juventus’da Serie A’nın en iyi defans bloklarından birini oluşturan Cannavaro-Chiellini ikilisi, ayrıca İtalya Milli Takımı’nın da ilk on birinde görev yapıyor. Legrotaglie ise defansın göbeği için çok önemli bir alternatif durumunda. Kanatlarda tecrübe, güç, hız ve açlık gibi birçok özelliklere sahip olan Zebina, Molinaro, Grygera ve De Ceglie (eğer kiralık verilmezse) Ciro’nun görev vermesini bekliyor olacak. Özetle, eğer Cannavaro formunu bulursa Juventus defansı çok sağlam ve belki de Serie A’nın en iyi defansı olma yolunda Inter’e kafa tutabilecek tek savunma hattı.
Puan: 7.5/10
ORTA SAHA
Pavel Nedved futbolu bıraktı. Ekdal ve Marchionni takımdan ayrıldı ama Juventus, transfer pazarındaki iki önemli oyuncu Diego ve Felipe Melo’yu alarak kazançlı çıktı. Gözüken o ki Ferrara takımını 4-3-1-2 oynatacak. Brezilyalı yıldız Diego ikili forvetin arkasında olacak. İtalya Ümit Milli Takımı'nın en yetenekli oyuncusu Giovinco ise önemli dakikalar alarak sahadaki kalitesini göstermek için hocasını zorluyor. Tarih sanki tekerrür ediyor gibi... Genç Del Piero, efsanevi Roberto Baggio ile forma savaşına girmişti. Şimdi Diego ve Del Piero üzerinde baskıyı kurma sırası genç Giovinco’da. Napolili teknik adam orta sahadaki üçlü için Serie A’nın en savaşçı ve fizik gücü en yüksek orta saha oyuncularına güveniyor: Camoranesi, Melo ve Sissoko ilk on birde başlayacak olanlar gibi gözüküyor. Zanetti, Tiago, Marchisio ve Salihamidzic ise uzun Şampiyonlar Ligi ve Serie A maratonundaki rotasyon için hazırlar. Poulsen ve Almiron hala kadrodalar, ama görenen o ki ağustos sonundan önce takımdan ayrılacaklar.
Puan: 8/10 FORVET
Şu ana kadar herhangi bir değişiklik olmadı ve bu Juve için iyi bir durum. Del Piero ve Amauri çok uyumlu bir ikili oluşturdular. Bu ikili, arkalarında Iaquinta ve iyi bir sezon geçirerek Domenech tarafından 2010’da Güney Afrika’ya götürülmeyi uman Trezeguet’in baskısını hissedecekler. Özetlemek gerekirse, Juve’nin hücum hattını üç güçlü oyuncu ve istikrarlı Alessandro Del Piero oluşturuyor.
Puan: 8/10
TEKNİK ADAM
Ciro Ferrara’nın teknik adam olarak tecrübesiz olması Juventus’un tekrardan liderliğe soyunması beklendiği (hem Serie A’da hem Şampiyonlar Ligi’nde) bir sezonun uzun vadesinde sorun olabilir. Ancak Ferrara’nın saha üstünde tecrübesiz olmadığı kesin. Muhteşem futbolculuk kariyerinde Diego Maradona, Gianfranco Zola ve Roberto Baggio’yla takım arkadaşlığı yaptı... Carlo Ancelotti, Fabio Capello ve Marcelo Lippi (ayrıca Ferrara’yı 2006 Dünya Kupası'nı kazanan Milli Takımın teknik ekibine dahil etmişti) onun teknik direktörlüğünü yaptılar. Tüm bunlar Ciro’nun oyunla ilgili tecrübesinin ve bilgisinin yetersiz olmadığını gösteriyor. Geçen sezon kulübede geçen sadece iki maç ve bu sezon öncesi oynanan bazı hazırlık maçlarından sonra Ciro Ferrara’nın teknik adamlığıyla ilgili yargıya varmak yersiz olacaktır.
Puan: ?/10
TAKIM Geçen sezon Inter’in 10 puan arkasında ligi 2. sırada bitiren Juve, bu sezon İtalya’nın en güçlü takımına kafa tutmaya çalışacak. Kadroda hem derinlik hem de her pozisyonda kaliteli alternatifler var... Ciro’nun arzusu ve hırsı acaba geçen sezonun kaybedilmesinin baş nedeni olan soyunma odasındaki huzursuzluğu giderebilecek mi? Guardiola geçen sezon göreve geldiğinde aldığı takım üstün bir seviyeydi. Genç ve bütünlük gösteren bir takım... Ciro o kadar şanslı değil. Her ne kadar Juventus yönetimi genç oyunculara yatırım yapsa da, takımın performansı hala Cannavaro, Del Piero ve Cannavaro gibi yaşlı senatörlere bağlı; bakalım bu kumar tutacak mı? Takımdan beklentiler bu sezon Serie A’da şampiyonluğu sonuna kadar kovalamak ve Şampiyonlar Ligi’nde gidelebilecek en üst noktaya gitmek. Ancak Juventus’un önceliği ulusal ligde Inter’e üstünlük sağlamak. Tahminimiz: Serie A’da ikinci ve Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finalist.
Takım Puanı: 8/10

IZDIRAP BAŞLADI... İSTANBUL B.B. :1 - BEŞİKTAŞ : 1

Ligin ilk maçları her zaman zordur. Yeni sezon başlangıcı,devam eden adaptasyon süreci,Ağustos ayının sıcaklığı,ağır antrenman programı vs. Ve biz alışkınız Beşiktaş'ın her sene sezona kötü başlamasına.Ancak 1 sene olsun da kural bozulsun deseniz de olmuyor,Kartal istikrarlı bir şekilde her sene kötü oynar ve puan kaybeder.
Önce stad diyeceğim ama bilinenleri tekrar etmeyelim ama yine de seyirciye laf etmeden geçemeyeceğim. Abi takım 6 yıl sonra şampiyon olmuş,ve şampiyon stadıyla çıktığı ilk maç.Bu kadar az seyirci olur mu?Herşeyi bu kadar hızlı mı eskiteceğiz?Şampiyon olduk,bitti mi?Avrupa ligleri başlıyor,hep birlikte bakalım.Bırakın şampiyonu,en orta karar takımlar bile,hele hele ilk haftalarda dolu stada oynarlar. Tama Olimpiyat stadının dolması mümkün değil ama o kadar seyirci de takıma ayıp!!!
Gelelim maça.Aslında geçen yıldan farklı değil.Takım ağır,organize değil.Kim nerede oynuyor,bazılarını anlamak mümkün değil.
Beşiktaş 4-3-3 oynuyor gibi görünüyor ama ilk 25 dakikada Tello sağ tarafta oynadı.Yusuf sola gitti.Hadi Yusuf solda oynadı,o zaman Tello'nun ortada oyun kurucu olarak oynaması gerekirdi ama değil.Yusuf zaten kaçak.Holosko ilk 20 dakikada bulduklarını değerlendirse maç zaten kopardı.Holosko bir türlü kendisinden beklenen patlamayı yapamıyor.Ondan beklenen o patlamanın ardından Avrupa'ya 10 milyon euro civarında bir bonservis bedeliyle satılması ancak orası çok uzak.Zaten hoca dayanamadı,devre arasında çekti kenara,yerine Nihat girdi ama Nihat 1 yıl futbol oynamamış olmanın etkisiyle silikti.Ernst ve Fink orta sahada defansif olarak idare etti ama hücuma yardıma gidecek,organizasyon pası verecek kapasiteleri yok.Fink'in ilk maçında gol atması güzel ancak yetmedi.
Şimdi muhterem başkana sormak lazım:geçen yıl ortada fol ve yumurta yokken Delgado sanki takımı sırtlamış,sezon sonu kapışılacakmış gibi devre arasında,üstelik yıllık ücretini 2'ye katlayarak bonservisini Ülker'den almak nasıl açıklanabilir?
a.Müthiş bir ileri görüş(o kadar ileri ki daha o günler gelmedi,en az 5-6 ay gelmeyecek)
b.Daha muhterem menajerimizin,yüce insan,futbol alimi,delikanlı,herşeyi o bilir,gazına gelmek
c.Futboldan anlamamak
d.Kulübü borç batağına sürüklemek ve kendine daha da bağımlı hale getirme operasyonunun bir parçası.
Ben cevabı biliyorum.Buna benzer testleri sık sık yapacağız.Sonuçlar ilginç olacak!!
Hadi Delgado'nun sakatlığı öngörülemedi,yerine adam hala belli değil.Adam imana gelse de dondurun sözleşmemi dese kimi alacağız belli değil.Sezon başladı,3 hafta sonra Şampiyonlar Ligi başlıyor.Bu adam orada oynamazsa zaten ligde oynamasın,mevcutlarla idare ederiz.
Defansın yeni direği Ferrari.İsmi güzel,belki biraz forma sattırır ama ilk izlenimler 27 yaşın tecrübesine sahip bir İtalyan defans oyuncusu gibi değil.Üstelik öbür defans adamı da İtalya tecrübeli ama nedense defans yine problem.Ferrari,Zapo'dan ne kadar iyi hep birlikte göreceğiz.2-3 yıldır Beşiktaş'a 5 milyon euro bonservis bedeliyle oyuncu satamayan menajeri döver hale geldiler.Bakın,Holosko,Delgado,Zapo,Sivok.Bu adamların hepsi 4-5 milyon civarında alındı.(Bobo Tigana zamanında komik paraya kiralandı,baktılar ümit var,bonservisini alalım dediler.Fiyatı 200.000 $'dan 2 milyon euro'ya fırladı.5 milyona satarız diye hayallendiler ama eloğlu akıllı,vermedi.Bobo bu sene sonunda elde patlarrrr,bunu da yazın bir kenara).Üstelik Delgado ile birlikte yıllık ücret uçurumu başladı ve görünen o ki bu sene Tello arızaya geçti.Adam haklı,yönetim dansöze para yapıştırır gibi başladı paraları yapıştırmaya.Tello geçen yılın şampiyonluğunda Delgado'dan daha fazla katkı yaptı ama aldığı ücret onun 3'te 1'i.İste oolum Tello,en geç devre arası alırsın paranı.
Büyük başkan maçın başında TFF başkanının yanında protokolün en ön sırasında izledi maçı.Devrearası baktı maç gidiyor,arka sıraya geçti,çocuklarının arasına oturarak aklı sıra uğur yaptı ama yemedi.Bakalım haftaya nasıl bir uğur deneyecek?Aynı isimden 2 kişi bulup arasına otursun,galibiyet dilesin,belki tutar!!!Olmadı ,öteki hafta isimleri değiştirip devam,olana kadar!!!
Bir de oğlunun yanında maçı seyreden yüce şahsiyet Sinan Engin'i gördüm.Bu insan hala nasıl utanıp sıkılmadan maça gelebiliyor,nasıl insan içine çıkıyor hayret.Sormak lazım,TV'lerde bilmiş bilmiş nutuk atacağına Gordon Schildenfeld transferini anlatıver.Seriç'i kim beğendi.Devre arasında son gün alınana Gordon'a bu kulüp tam 2 milyon euro bonservis ödedi.Adamla da yıllık 600.000 euro anlaşma yapıldı.Sonraki transferi nasıl mı oldu?Avusturya Salzburg'a kiralayana kadar akla karayı seçtiler. Bu konuda 2 teori var;
1.Yıllık parasını Beşiktaş ödemeye devam etti.
2.Salzburg haftalık 3.000 euro maaş verdi.
Şu anda Avrupa'da herhangi bir futbolcu veya teknik adam Beşiktaş'a gelmek için can atmıyorsa ben bu işi bilmiyorum.Del Bosque efsanesi hala hafızalamızda.Yönetimimizin Hall of Shame'inde yer alan en nadide parçalardan biridir.Tigana'ya hayret ettim,o çalışmadığı yılın parasını nasıl bıraktı?Fransa şarapçılığına katkımız olurdu.
Neyse ,bu ilk yaz olduğu için biraz dağıldı,yazdıkça yatışacağım,emin olun.Bunlar birikim!!!
Haftaya İnanü'deyiz ve seyircisiz oynayacağız.Bu da ilginç bir konu,tartışacağız.

İLK YAZI

Profilde de bir miktar yazdım kim olduğumu... En kayda değer özelliğim Beşiktaş'lı olmam ve bu renklere olan aşkım. Ama canımızdan çok sevdiğimiz Beşiktaş'ımızın böyle yönetildiğini görmek beni kahrediyor. Bu konulara ilerki zamanlarda detaylı olarak gireceğim için şimdilik girmiyorum. Ama başkandan başlayıp , yönetime tek tek bakarsanız , hatta eski menajere kadar... ne demek istediğimi anlarsınız. Zaten birçok Beşiktaş'lı benimle aynı duyguları paylaşıyor,bunu biliyorum.
Spor basını da aynı şekilde. Hep aynı isimler,her yerde rating kaygılı konuşmalar,standart yorumlar,adamına göre kelimeler,yalakalıklar,sahte kavgalar,delikanlı müsveddeleri,yalanlar,dolanlar. Yeter artık. Biraz bağımsız,biraz tarafsız olun.. En iyisi futboldan taraf olun. Fanatizm gözünüzü kör etmesin.Takımınızın aleyhine bile olsa konuşabilin.Bu kadar cesaret çok değil inanın.Bloglar arasındaki bağlantıları kopartın,günümüz futbolunun istediği modern forvet tipine nanik yapın.Futbol yorumunu dolma tarifiyle yapmayın.Yalandan agresifliği bırakın.Ne mi yapacaksınız? Bence en doğrusu blog'lar alemine dalın. Öyle cevherler var ki bu alemde,biraz dikkatli takip edin şaşıracaksınız.Futboldan,spordan yeniden keyif alır hale geleceksiniz.Herşey rating değil,en azından bu alemde...hayat stüdyo ışıkları altında 2 kat pudrayla makyajlanıp,allanıp pullanıp çıkılacak bir sahne değil burada.Herkes kendince,doğru bildiğince ve en önemlisi bir çok insan araştırmalar,incelemeler yaparak yazıyor bu alemde.
Ben mi? Ben futbolu seviyorum,sporu seviyorum.Hayatın her alanında güzelliklerden tarafım.Beşiktaş hayatımda çok önemli bir yer tutuyor ama kuru fanatizm içinde değilim.Hayata siyah beyaz renklerden bakmayı severim ama gözüm kör değil.Her renkte ayrı güzellik bulurum.Ama en güzelini siyah beyazda buldum,bu gerçeği de kimse değiştiremez.
Siyah beyaz renkli tüm takımları da tutuyorum. Juventus,Ascoli,Fulham,Newcastle...
Hep beraber takip edelim hayatı,birlikte yorumlayalım,fikirlerimizi paylaşalım istiyorum.Haydi bakalım , kolay gelsin...